Dijital çağ, eski normların ve alışkanlıkların yerini yeni, bilinmeyen düzenlere bırakmasına neden olmuştur. Bu dönüşümde, eskiyle yeninin, gelenekle modernliğin, hikmetle bilginin bir sentezi mümkün müdür? Dijital dünyanın karmaşasında kamu politikaları ve düzenlemeler, toplumların ayakta kalmasını sağlayacak önemli bir rol oynamaktadır. "Düzen", sadece hukuki ve ekonomik teorilerin konusu değil, insanlığın varoluşsal bir arayışıdır. Bu bağlamda, Nizamülmülk'ün "Devletin temeli adalettir, adalet olmadan nizam kurulmaz" sözünün dijital çağda nasıl korunacağı tartışılmaktadır.
Teknoloji hızla evrilirken, kamu politikaları ve düzenlemeler de yeni bir perspektife ihtiyaç duymaktadır. Kitap, düzenin temellerini dijital çağda yeniden tanımlarken yalnızca teknolojiye değil, insana da odaklanmaktadır. Düzenlemeler, toplumların medeniyet seviyesini ve adalet anlayışını yansıtan unsurlardır. Dijitalleşmenin sunduğu fırsatlar ve tehlikeler arasında nasıl bir denge sağlanacağı ve toplum için doğru dengeyi belirleme süreci, bu kitapta tartışılacak temel sorulardır. Bu, yalnızca hukukçuların ve politikacıların değil, aynı zamanda etikçiler ve sosyologların da yanıt aradığı bir sorudur. Dijitalleşmenin bir teknolojik yenilik değil, sosyal ve kültürel bir devrim olduğu vurgulanmaktadır.