“Oysa daha dün her zamanki gibiydi. Acaba dün gece değiştim mi ben? Dur bakayım düşüneyim: Bu sabah kalktığım zaman gene önceden olduğum gibi miydim acaba? Biraz değişiklik duyumsamıştım kendimde gibi geliyor. Ama eğer ben, ben değilsem yeni bir sorun çıkıyor: Acaba kimim? İşte asıl bilinmez bilmece bu!' Lewis CarrollAile tarih, antropoloji, sosyoloji, psikoloji, kültür, politika gibi birçok alanı ilgilendiren bir kurumdur. Ortaya çıkışı ve gelişimi üzerine yapılan tartışmalar dahi farklı dünya tasavvurlarına denk düşmektedir. Aile sistemleri, modelleri ve ilişkileri her türlü toplumsal maddi ilişki ve ruhsal süreçlerce belirlenmektedir. Boşanma ve çocuk tartışmaları da ülkemizde bu minvalde tartışılmaktadır. Konuya yaklaşımlar ve aile tanımları, zihniyet yapılarının aynası durumundadır.Bu çalışmada, boşanma ve çocuk üzerindeki etkileri ilişkisel süreçler ile açıklanmaya çalışılmıştır. Günümüzde çocuklar ebeveynlerinden birini çoğunlukla boşanma yoluyla kaybetmekte ve çoğunlukla yeni aile sistemleri oluşmakta, üvey ebeveynler de onlar için çatışmalı ilişkiler ve yabancı anlamına gelmektedir. Bu nedenle, boşanma süreçlerinden çocukların nasıl etkilendiğine ve etkin müdahale ve destek yaklaşımlarına odaklanılmıştır.8Öte yandan toplumsal cinsiyet kodları da boşanmanın etkilerini çoğaltmaktadır. Mahkemeler bu zihniyet yapılarına uygun kararlar vermektedir. Erkekler, çocuk yaptıkları kadından ayrıldıklarında çocukların eğitimi ve bakımının kadının üstüne yıkılmasına ve bunun pedagoji ve çocuk ruhsallığı açısından olması gereken durum olarak görmektedirler.Araştırma sırasında görülmüştür ki, çoğu araştırmacıyazar boşanma sonrası duygusal ve psikolojik etkenler merkeze alarak, konuya değer ve inanç kalıplarıyla yaklaşmaktan kurtulamamaktadır. Bu tartışmalara kısaca değişilmiş ve konunun minvalinden sapmamaya özen gösterilmiştir. Çünkü insanlar tek başlarına büyümez, yetişkinler tek başına ana babalık etmez; bunlar birden fazla bağlam içinde olur. Dikkate değer bağlamlardan biri de kültürdür. Kültür, gelişimsel ve psikolojik fenomenlere etki eder ve onlarla ayrılmaz bir şekilde bağlıdır. Dolayısıyla çocuk bakımı ve gelişiminde hayati bir öneme sahip desideratum’dur (Bornstein&Güngör 2013: 113).Tek başına rol oynayan ve çocuklar üzerinde tek tip etki yaratan “katıksız” bir deneyim diye bir şey yoktur. Yalnızca çocukların kendileri, yaş, mizaç, cinsiyet vb. özellikler açısından farklılık göstermezler, aynı zamanda her deneyim sonucun oluşmasına sebep olan bağlamsal faktörlerin zemininin karşısında yer alır (Schaffer 2008: 337). Çocuğu ilişki kurmak deneyiminin ilk kez yaşandığı aile, ailenin dâhil olduğu sosyal, kültürel ağlar ve bağlamlar, kişilerarası ilişkiler, ailenin yaşam olayları, deneyimleri, olay ve süreçler karşısındaki tutumları, inanç ve toplumsal aidiyet durumları vb. çok daha karmaşık, geniş bir sistemin parçası olarak ele alınmalıdır.9Boşanma ve çocuk üzerine etkileri incelenirken ve tartışılırken çok yönlü nedensellikler üzerinde durmak gerekmektedir. Deneyimin, olayın durumun kendisi kadar bağlamı üzerinde yoğunlaşmak, farklı disiplinler ile etkileşimli bir değerlendirme yapmak gerekmektedir. Boşanma gibi çocuk üzerinden sosyal, bilişsel, duygusal, ruhsal etkileri olan bir süreç konuşulurken basit ve kesin değerlendirmelerden, çıkarımlardan kaçınmak gerekmektedir. Ne yazık ki, bu konuda çoğunlukla muhafazakâr ve liberal görüşler arasına sıkışmış bir çerçeve mevcuttur.Ülkemizde sosyal politikalar bağlamında boşanma süreci ve sonrasında kadınlar ve çocuklar için devlet yetersiz bir yedek ebeveyndir. Çocukların ve kadınların uyumu ve refahına yönelik politikalar, kadının güçlenmesine yönelik politikaların geliştirilmeyişi ya da etkisinin sınırlandırılması, var olan aile yapısına ve kadına ve kadınlığa dair tarihsel-toplumsal zihniyet yapıları ile bağı olan bir durumdur. Öte yandan boşanmanın nedenleri, etkiler tartışmaları kültüre ve zamana göre değişim göstermekte, bir sabit beyan etmeyi zorlaştırmaktadır. Ancak farklı ülkelerde yapılan araştırmalar birbirine benzer anlamlı sonuçlar da sunmaktadır. Boşanma bir olay değil süreçtir (Emercy 2013: 9). Evliliğin dağılması, farklı kültürlerdeki çocuklar için aynı hayat değişiklikleriyle sonuçlanmadığı gibi; aynı kültürü paylaşan çocuklar içinde aynı şekilde sonuçlanmamaktadır. Ancak tüm boşanmaları karakterize edecek bir ortak payda varsa, o da değişimdir. Aile geçişler ve yaşam süreçlerinde çoğunlukla boşanma öncesinde başlayan değişimler ve bu değişimlere dair ilişkiler durumlar çocuklar üzerinde etkiler doğurmaktadır.10Robert E. Emery’in dediği gibi; belki de yapılacak en duyarsız ve haksız şey; yalnızca inandıklarımızı değil, bildiklerimizi de dikkatle gözden geçirmeksizin, boşanma ve boşanmanın çocuklar üzerindeki etkileri hakkında çıkarımlara varmaktır.Boşanmış pek çok çift çocuklarını ne kadar sevdiklerini ve “onlar için her şeyi yapacaklarını” söylerler (Thayer&Zimmerman 2003). Ama konu, çocukları hakkında birbirleriyle iletişim kurmaya geldiğinde, inanılmaz güçlük yaşarlar. Çocukların, birlikte iş yapabilen, çocukları için savaşı bir yana bırakabilecek ana babalara gereksinimi vardır. Çocuklar, her iki ebeveynin de sevgisine, desteğine ve kılavuzluğuna gereksinim duymaya devam ederler. Mutlu olabilecek ve gelecekte sağlıklı ilişkiler geliştirebilecek şekilde yetişme ve büyüme şansına sahip olmak için, annelik babalık “ortaklığının” sürmesine gerek duyarlar.İşte bu yüzden, “Evlilikler Biter, Ebeveynlik Sürer”diyoruz.Bu çalışmanın yetişkinlere ve çocuklarla çalışan öğretmen, okulda ruh sağlığı personeli ve uzmanlara yardımcı olması temennisi ile…11"Biraz daha çay al," dedi Mart Tavşanı, Alice'e; çok ciddiydi."Henüz ağzıma hiçbir şey koymadım," diye cevap verdi Alice kırgın bir sesle. "Bu yüzden biraz daha almam söz konusu değil.""Daha az alamam demek istiyorsun," dedi Şapkacı. "Hiçten biraz daha fazlasını alman çok kolay olsa gerek.""Kimse senin fikrini sormadı," dedi Alice."Şimdi kim kişisel tartışmalara giriyor?" diye sordu Şapkacı zafer kazanmışçasına.