İlk olarak İskender Afrodîsî tarafından Aristoteles’in De Anima(Ruh Üzerine) adlı eserinin üçüncü kitabının beşinci bölümüyorumlanırken Aristoteles’e atfen kullanılan faal akıl kavramı,Aristoteles sonrası dönemin en etkili ve en çok tartışılan kavramlarından biri hâline gelmiştir. Muallim-i Evvel’in De AnimaIII.5’te faal akıl ile ilgili kullandığı oldukça kısa, müphem ve muğlak ifadeler, Aristoteles sonrasında gelen filozoflar arasında faal aklın mahiyeti ve işlevleriyle ilgili önemli tartışmalara ve birbirinden çok farklı yorumların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Aristoteles felsefesinde karşılaştığımız faal akıl problemi, felsefe tarihinde Aristoteles sonrası dönemden günümüze gelinceye kadar felsefi çalışmalarda inceleme ve araştırma konusu olmayı sürdüren ve tartışılagelen temel felsefi problemler arasında yer almaktadır. Bu çalışma, faal akıl kavramının Aristoteles öncesidönemdeki kökenlerine ışık tutarak Aristoteles felsefesindeki yeri ve işlevlerini tespit etmeyi ve Aristoteles sonrası Fârâbî’ye kadar devam eden süreç içerisinde geçirdiği değişim ve dönüşüm ile yüklendiği farklı anlam ve işlevleri analiz etmeyi amaçlamaktadır. Bu amacı gerçekleştirmek üzere çalışmamızın birinci bölümünde, Aristoteles’in faal akıl görüşünün tarihsel ve felsefi arka planını oluşturduğunu düşündüğümüz Presokratik filozofların var olan şeylerin ilk ilkesi olarak tanıttıkları kavramları ile Platon’un evrene düzen ve biçim veren fail ilke olarak tasarladığıDemiurgos kavramı ele alınmıştır. Daha sonra Aristoteles’in, De Anima’nın ilgili bölümündeki farklı şekillerde anlaşılmaya ve yorumlanmaya müsait ifadelerinden ve bazı düşünürlerin bu konudaki değerlendirmelerinden hareketle faal aklın filozofun sistemindeki yeri ve üstlendiği işlevleri belirginleştirilmeye çalışılmıştır. Ayrıca bu bölümde, İslam filozoflarının akıl teorilerini ve faal akıl anlayışlarını önemli ölçüde etkileyen Aristoteles şârihleri İskender Afrodîsî ve Themistius’un faal akıl yorumları ile Yeni Platoncu Plotinus’un sudûr sisteminde hipostaz Ruh’un konumu ve fonksiyonları ortaya konulmaya gayret edilmiştir. İslam filozoflarının felsefi sistemlerinde faal aklın kazandığı anlam ve sahip olduğu işlevlerin konu edildiği çalışmamızın ikinci bölümünde, Kindî ve Fârâbî’nin bu bağlamda geliştirdikleri orijinal görüş ve yaklaşımlar ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. Çalışmamızın üçüncü ve son bölümünde, İslam filozofları ile AntikYunan filozoflarının faal akıl görüşleri arasında bir karşılaştırma yapılarak ortak, benzer ve farklı yönler tespit edilmiş ve böylelikle İslam filozoflarının Antik Yunan felsefesinden tevarüs ettikleri felsefi mirasa faal akıl kavramı özelinde özgün bir katkı sundukları sonucuna ulaşılmıştır. Faal akıl kavramının izini sürdüğümüz bu çalışma, “Antik Yunan’dan Fârâbî’ye Faal Akıl” adlı doktora çalışmamızın gözden geçirilmiş ilk baskısıdır. Bu çalışmanın ortaya çıkmasında yardım ve desteğini hiçbir zaman eksik etmeyen, yazım süresince çalışmamı yakından takip ederek görüş ve önerilerini paylaşan saygıdeğer hocam Prof. Dr. Gürbüz Deniz’e içtenlikle şükranlarımı sunarım. Çalışmamı okuyup değerlendiren, kıymetli tavsiye ve yönlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Mesut Okumuş, Prof. Dr. Müfit Selim Saruhan, Prof. Dr. Eyüp Bekiryazıcı ve Doç. Dr.Mehmet Murat Karakaya hocalarıma ayrı ayrı teşekkür ederim. Ayrıca ilgi ve katkısını esirgemeyen değerli dostum Dr. Luay Hatem’e teşekkürü bir borç bilirim. Son olarak bu uzun ve zorlusüreçte her daim beni teşvik eden ve destekleyen kıymetli annebabama ve aileme en kalbî duygularımla teşekkür ederim. Özcan SARIDOĞAN Ankara, 2024 .