2017’nin Ağustos ayında Almanya’nın Göttingen şehrine taşındığımda bu şehrin 44 Nobel ödüllü bilim insanına ev sahipliği yaptığının, üniversitesinin doğa ve beşeri bilimler dalında ne kadar ileri seviyede olduğunun ve ünlü Türk matematikçi Cahit Arf’ın 1937-1939 yılları arasında bu şehirde yaşadığının farkındaydım. Yeni işime alıştıktan bir süre sonra, doktora tezi tesliminden ötürü ara verdiğim tarih araştırmalarıma devam etmeye başladım. Haftanın birkaç günü iş çıkışı Georg August Göttingen Üniversitesi’nin zengin kütüphanesine uğrayarak ilgimi çeken kitapları ödünç alıp akşamları evimde kişisel çalışmalarıma devam ediyordum. Yıllardır araştırdığım konulardan biri Nazi döneminde Almanya’dan kaçıp Türkiye’ye gelen akademisyenler ve bilimsel çalışmaları olduğu için bu kişilere ait kitap ve belgeler toplamaktaydım. 1933-1939 yılları arasında İstanbul Üniversitesi’nde uygulamalı matematik dalında büyük emek vermiş olan Richard von Mises’in hayat hikâyesini incelediğimde Cahit Arf ile önemli bir ortak noktalarını keşfettim. Alp Eden ve Gürol Irzık’ın 2012’de Historia Mathematica dergisinde yayımladıkları “German Mathematicians in exile in Turkey: Richard von Mises, William Prager, Hilda Geiringer and their impact on Turkish mathematics” başlıklı makalede Tosun Terzioğlu ile Akın Yılmaz’ın 2005’te hazırladıkları Cahit Arf – Anlamak Tutkunu Bir Matematikçi’ kitabından alıntı yapılarak Cahit Arf’ın, von Mises’in tavsiye mektubu ile Göttingen Üniversitesi’nde Helmut Hasse’nin yanında doktoraya kabul edildiği bilgisi veriliyordu. Elinizdeki kitabın ortaya çıkış hikâyesi, işte okuduğum bu cümle ile başladı. Yakaladığım ipucunu bırakmaya niyetli değildim. Aklımdaki sorular şunlardı: von Mises gibi bir deha, Arf hakkında hangi kelimeleri seçerek bir tavsiye mektubu kaleme almıştı? Bu sıradan bir mektup muydu yoksa Arf’ı doktora çalışması için samimiyetle mi öneriyordu? Açıkçası, sığındığı Türkiye’de profesörlük yapan von Mises’in siyasi sebepler yüzünden ayrılmak zorunda kaldığı Almanya’ya bir öğrencisini göndermek için hangi argümanları kullandığını merak ediyordum. Öncelikle Alman cebir duayeni Helmut Hasse’nin tüm yazışmalarının Göttingen Üniversitesi Arşivi’nde muhafaza edildiğini öğrendim ve 2018’in Ocak ayında arşivin ilgili bölümü ile irtibat kurdum. 1937 senesinde Helmut Hasse ile Richard von Mises arasında Cahit Arf hakkında bir yazışma olması gerektiğini ve eğer bu belge Hasse’nin klasöründe ise göz atmak istediğimi belirttim. Kısa zaman sonra gelen cevapta böyle bir belgeye ulaşılamadığı fakat Hasse’nin klasöründe Cahit Arf hakkında başka belgeler olduğu ve eğer ilgimi çekerse göz atabileceğim iletildi. Teşekkür edip, memnuniyetle bakmak istediğimi bildirdim. Ertesi gün arşive gittiğimde kendi kendime “Birkaç sıradan belge dışında ne olabilir ki?” diye düşünürken masaya sekiz büyük kutu konulup “Buyurun, Cahit Arf ve eşi Halide Arf’a ait belgeler…” denildiğinde şaşkınlığımı gizleyemedim. Önümde Cahit Arf’ın Türkiye’ye dönüşü sonrası, 1939-1975 arası dönemde Helmut Hasse ile Arf çiftinin kaleme aldığı yüzlerce sayfa mektup vardı. O anki hâlim aklımdan hiç çıkmaz; oyuncak yığını içinde hangisiyle oynayacağına karar veremeyip hepsine teker teker dokunan bir çocuk gibiydim. Tesadüfen bir ganimet keşfetmiştim! Belgelere hızlıca bakarken zamanın nasıl geçtiğinin dahi farkında değildim. Kapanma saatinin yaklaştığını bildiren anonsları bile duymamışım ki arşiv görevlisi yanıma gelip belgeleri teslim etmemi rica etti. Artık iş çıkışı nereye uğrayacağımı biliyordum. Bir süre arşive gidip tüm belgelere göz atarak notlar aldım ve mektupların içeriğini kavramaya çalıştım. Daha sonra bu mektupları ileride bir kitap ya da makalede değerlendirebileceğimi düşünerek kopyalarını edinmeye karar verdim. “Neye niyet, neye kısmet” misali, Richard von Mises’in Cahit Arf için Helmut Hasse’ye yazdığı tavsiye mektubunu merak etmesem bu mektuplara ulaşamayacaktım. Belgelerin hepsini okuduktan sonraki birkaç tespitimi paylaşmak isterim. Yazışmalar Cahit Arf ve doktora hocası Helmut Hasse arasında başlamış olsa da bir süre sonra Cahit Arf’ın eşi tarih öğretmeni Halide Arf’ın da bu serüvene dahil olmasıyla mektupların içeriği epey değişmiştir. İlk başlarda oldukça resmî ve akademik içerikli görünen yazışmaların zamanla genel kültür ağırlıklı olması ve o resmî dilin yerini dostane bir üsluba bırakması dikkat çekicidir. Yazışmalarda iki farklı kültüre sahip bu üç güzide ilim insanının insanî yönleri ortaya çıkmıştır. Mektuplarda akademi camiasındaki faaliyetler ve gözlemlerin yanı sıra, yıllar boyu tarih, edebiyat, sanat ve muhtelif sosyal konularda Almanca, Fransızca, İngilizce ve Türkçe olarak ilgi çekici bilgiler paylaşılmıştır. Özellikle Halide Arf’ın bir tarih öğretmeni olarak Türk tarihi ve kültürünü tanıtmaya başlamasıyla Hasse cephesinde ilginç bir değişiklik görülmektedir. Hasse gibi alanında dünyaca tanınmış bir Alman matematikçinin Türk kültürünü tanıması ile Türkçe öğrenip mektuplarını Türkçe kaleme almaya başlaması, ilerleyen yıllarda Türkiye’de misafir profesör olarak bulunması ve vefatından önce son bir kez daha Türkiye’yi görmek istemesi gibi detaylar Türk-Alman ilişkileri açısından anlatılması gereken mühim detaylardır. Yazışmalardaki dikkat çekici başka bir şey ise Hasse’nin İstanbul Üniversitesi’nde kadrolu olarak görevlendirilmeye çalışılmasıdır. II. Dünya Savaşı sonrası ikamet ettiği bölgede faal olan İngiliz askerî yönetimi tarafından Nazi partisi üyeliği suçlaması ile Göttingen Üniversitesi’ndeki görevinden alınan Hasse’ye, 1946’da Cahit Arf ile bağlantısı üzerinden Türkiye’de uygun bir iş bulunması için seferber olunmuştur. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanlığı ve T.C. Frankfurt Başkonsolosluğu’nun dâhil olduğu bu süreç oldukça zorlu geçmiştir. Hasse, askerî yönetimden çıkış iznini alması mümkün olmadığından Almanya’daki diğer akademik seçenekleri değerlendirmek durumunda kalmış ve bir süre sonra aklanmıştır. Türkiye’deki üniversitelere ise ancak 1950’li yıllarda misafir olarak gelebilmiştir. İçeriğini yukarıda özet olarak izah ettiğim bu kitabın hazırlanma aşamasında bana yardımcı olan ve fikirlerine başvurduğum birçok değerli kişi mevcuttur. Öncelikle mektupları bulmama vesile olan ve belgelerin tasnifi sırasında kendisine sıkça danıştığım Göttingen Üniversitesi Arşivi El Yazmaları ve Nadir Eserler Bölüm Başkanı Baerbel Mund’a teşekkürlerimi sunarım. İstanbul Üniversitesi Bilim Tarihi Bölümü’nden Prof. Dr. Feza Günergun’a, Halide Arf’ın Fransızca mektuplarını Türkçeye tercüme ederek bu kitaba tarifi imkânsız bir katkı sunduğu için minnettarım. Kitabın bir ünitesinin önemli bir kısmını, Feza Günergun’un bu emeği sayesinde yazabildiğimi altını çizerek ifade etmem gerekir. Bunun yanında, Halide Arf’ın biyografisini yazabilmek için iki değerli büyüğümden yardım aldım: Halide Hanım’ın eski öğrencilerinden Gökşin Sanal ve Halide Hanım’ın ailesi ile ilgili yaptığı çalışmalarından yararlandığım Dr. Burhanettin Şenli. Gökşin Sanal, 1949-1953 yılları arasında öğrencisi olduğu Halide Arf hakkındaki gözlem ve hatıralarını da benim ricam üzerine kaleme aldı. Dr. Şenli ise Millî Mücadele döneminde Uşak-Eşme hakkında hazırladığı tebliğ, makale, sergi ve kitaplarda, Halide Hanım’ın babası ve ailesinin geri kalanı hakkında daha evvel temas edilmemiş bulgulara ulaştı. Her iki büyüğüme de bu değerli bilgileri kitabımda kullanmamı uygun gördükleri için teşekkürü borç bilirim. Cahit Arf’ın matematik çalışmaları hakkında yaptığım fikir alışverişi için Prof. Dr. Peter Roquette’e, Türk matematik tarihçesi hakkında görüşlerine danıştığım Prof. Dr. Alp Eden’e, mektuplarda ismi geçen Alman matematikçilerden birinin oğlu olan ETH Zürih’in eski rektörü Prof. Dr. Ralph Eichler’e, koleksiyonlarında bulunan Cahit Arf’a ait değerli dokümanları benimle paylaşan Mimar Utku Külahçı ile Arf’ın doktora öğrencilerinden Prof. Dr. Halil İbrahim Karakaş’a, Halide Arf’ın doğum tarihi ve kitabın konusu ile ilgili bazı ailevi bilgileri benimle paylaşan akrabaları Dr. Serra Arf ile Dr. Gözde Şen’e, Helmut Hasse’nin kitaplarını ararken bana sunduğu destekten ötürü Göttingen Üniversitesi Matematik Enstitüsü Kütüphanesinden Philipp Kastendieck’e, Helmut Hasse’nin biyografisini yazarken görüşlerine başvurduğum Hamburg Üniversitesi’nden Prof. Dr. Karin Reich’a ve Leibniz Çağdaş Tarih Araştırma Merkezi Potsdam’dan Dr. Désirée Schauz’a bu kitabın içeriğini zenginleştirdikleri için çok şey borçlu olduğumu ifade etmem gerekir. İlaveten İstanbul Üniversitesi Matematik Bölümü’nden Prof. Dr. Serap Öztop Kaptanoğlu ile Dr. Özkan Değer’e, İstanbul Üniversitesi Bilim Tarihi Bölümü’nden Prof. Dr. Sevtap Kadıoğlu’na, ODTÜ Matematik Bölümü’nden Prof. Dr. Yıldıray Ozan ile Doç. Dr. Semra Öztürk’e ve Bilkent Üniversitesi Matematik Bölümü’nden Prof. Dr. Ali Sinan Sertöz’e 2019 senesinde bu konu hakkında Türkiye’de verdiğim seminerleri düzenledikleri için en içten şükranlarımı sunarım. Öte yandan, kitabın ilk taslağını ricam üzerine okuyarak düzeltme önerileri ile yorumlarını benimle paylaşan Dr. Esra İçer, Dr. Tanyel Çakmak, Dr. Duygu Özalp, Dr. Raziye Tekin ve Melda Cellat’a teşekkürlerimi iletirim. Kendileri ile yaptığım fikir alışverişleri sayesinde kitabın son şekli belirlenmiştir. Son olarak, Ötüken Neşriyat ile temasımı sağlayan Emrah Eker ve Özgür Çelik ile değerli editörüm Ayşegül Büşra Paksoy’a en içten teşekkürlerimi sunarım. Mektupların orijinal içeriğine dokunulmamış, sadece birtakım dil bilgisi ve yazım hatalarına müdahale edilmiştir. Okunamamış olan kelimeler (...) şeklinde ifade edilmiştir. Yazım süresi yaklaşık üç yıl süren bu çalışmanın, bilim camiasındaki kişilerin insanî yönlerini de tanımamızın ne kadar önemli olduğunu göstermesini, mektupların yazıldığı zamanın ruhunun tanıtılmasına yardımcı olmasını ve bu vesile ile Türk-Alman ilişkilerine yapıcı katkıda bulunmasını dilerim.