Kur’ân’ın nüzûlünün, inananların kimlik inşasını gerçekleştirecek bildirileri kapsayan Mekkî âyetlerin ardından, onların ferdi ve sosyal hayatlarını düzenleyen kuralların belirlendiği Medenî âyetlerin nüzûlü takip etmiş, hicretle birlikte Müslümanların yeni mekânlarında karşılaştıkları olaylar çerçevesinde ortaya çıkan problemler inen âyetlerle çözüme kavuşturulmuştur. İnsanın hidâyeti denilen ve onun şahsi, sosyal, siyasi, maddi ve mânevi her türlü yaşantısını yönlendirmeyi hedefleyen Kur’ân, ilettiği bildirimleriyle onu iyiye, güzele, doğruya yönlendirmeyi, bu şekilde kemâle erdirmeyi amaçlamaktadır. Bu yönüyle Kur’ân’ın anlaşılmasının, anlamlandırılmasının, ilâhî iradenin neyi amaçladığının tespitinin inananlar için hayati bir kıymeti bulunmaktadır. Kur’ân’ın doğru anlaşılmasında, vahyin nüzûlü bağlamında gerçekleşen olayların tespiti, tefsir ve te’vile katkısı bakımından önemlidir. Bazen âyetin, nüzûlüyle alakası olmayan farklı olaylarla ilişkilendirilmesi veya nüzûl sebebinin bilinmemesi, âyeti asıl anlamının dışında farklı mânalarla anlaşılmasına sebep olabilmektedir. Âyetlerin nüzûl tarihlerinin bilinmesi de doğru anlamı tespitte önemli hususlardan biridir. Usûl âlimlerinin kanaatlerine göre âyetlerin ne zaman ve nerede, kimler hakkında indiği, olayın şahitlerine dayandırılan rivâyetlerle tespit edilirse bu durum aynı zamanda müsteşriklerin, âyetlerin Hz. Peygamber’in vefatı sonrasında sahabe tarafından ilk olarak yazıldığı yönünde, Kur’ân’ın beşerî olduğuna dair itirazlarına da ikna edici bir cevap olacaktır. Ulûmu’l-Kur’ân eserlerinde genel olarak Mekkî-Medenî ayrımı ile yapılmaya çalışılan âyetlerin tarihlerini belirleme gayretleri, mevcut tüm hadis ve tefsir, siyer ve tarih kaynaklarından istifade edilmek suretiyle daha isabetli sonuca ulaştıracak biçimde yapılabilecektir. Âyetlerin, tefsîr rivâyetlerinde zikredilen, vâkıayla uyumlu asıl nüzûl sebeplerinin ve nüzûl tarihlerinin tespiti konusunda yeterli ölçüde çalışmanın yapılmaması, bu sahadaki ihtiyacı ortaya koymaktadır. Kur’ân’ın tüm âyetlerinin mevcut esbâb-ı nüzûlünü ve nüzûl tarihlerini belirlemek bu çalışmanın hacmini aşacağından, alanı daraltmak suretiyle çalışma, Bakara Sûresi ile sınırlandırılmıştır. Bu yönüyle bu çalışma, Kur’ân’ın tüm âyetlerinde uygulanması düşünülen prototip bir yöntem oluşturmayı hedeflemektedir. Bakara Sûresi’nin seçilmesindeki en önemli sebep, sûrenin nüzûl sürecinin Medine döneminin başlangıcından itibaren Hz. Peygamber’in vefatına kadar geçen birçok dönemi kapsamasıdır. Tevhid, nübüvvet, ahiret, ahlâk ve kısmi ibadet esaslarının işlendiği Mekke döneminde inen âyetlerin ardından bu konulara ek olarak, Kur’ân’ın ele aldığı şahsi, ailevi, toplumsal, ibâdi, siyasi, adlî, askerî, uhrevi diğer tüm konular Medine döneminde işlenmektedir. Bu yönüyle Bakara Sûresi’nin genel anlamda Kur’ân’da işlenen konuların çoğuna değindiğini söyleyebiliriz. Bakara Sûresi üzerinde yapılan bu çalışma dört bölümde incelendi. Birinci bölümde “Esbâb-ı Nüzûl” konusu ve Bakara Sûresi’nin nüzûl ortamına değinildi. Bu bölümde âyetlerin nüzûl sebeplerini tespit etmenin önemi, esbâb-ı nüzûl rivâyetlerinin sıhhati, rivâyetler arasında tercih yapmada kullanılan değerlendirme kriterleri gibi usûl kapsamında yer alan ön bilgiler işlendi. Ardından sûrenin nüzûl vasatında şehrin dînî ve sosyal durumu, sûrenin muhatapları olan şehir halkının inanç yapısı hakkında bilgiler verildi. İkinci bölümde sûrenin muhtevâ tahlili yapıldı. Bu bölümde sûrenin temelde muhatap aldığı Müslüman çevrenin diğer din mensuplarıyla olan ilişkileri açıklandı. Gelişen olaylar müvâcehesinde cihat ve savaş hukûku, ibadet ve muamelât hukuku gibi hususlara değinildi. Müslümanlara ve Ehl-i kitaba yönelik âyetler belirlenerek âyetlerin bildirdiği ikâz ve uyarılar hakkında kısa bilgiler sunuldu. Üçüncü bölümde sûrenin nüzûl sebepleri ve bu doğrultuda yapılan tefsiri işlendi. Bu bölümde sahih hadis kaynakları ve tefsir literatüründe zikredilmiş esbâb-ı nüzûl kapsamındaki rivâyetler içerisinden âyetin nüzûlüne sebep olabilecek, âyetin fehvâsıyla uyumlu en doğru rivâyet tespite çalışıldı. Müfessirlerin rivâyetler doğrultusunda âyetlere verdikleri anlamlar, ortaya koydukları te’vil ve tespitleri belirlemek suretiyle rivâyetlerin içerisinde zikredilen veriler ışığında bazı âyetlerin muhtemel tarihleri tespite çalışıldı. Bunun için gerektiğinde kadîm siyer ve tarih kaynaklarına müracaat edildi. Dördüncü bölümde, yapılan çalışmanın bir değerlendirmesi yapılarak sonuçlar çıkarılmaya çalışıldı. Bu bölümde esbâb-ı nüzûl kavramının ilk dönem müfessirlerince tanımlanma, kapsam ve rivâyetlerin tefsirde kullanım biçimleri ile müfessirlerin te’vilde dikkât çekici açıklamaları değerlendirildi. Ayrıca tefsir literatüründe ilk devirlerde dile getirilmiş ancak sonraki devirlerde kayıttan düşmüş olan bilgi zâyiatları tespite çalışıldı. Yapmış olduğumuz çalışma süresince müfessirlerin Allah kelâmını anlama ve insanlara faydalı olması için anlamlandırma yolunda harcadıkları mesâi, emek ve fedakârlıklarına kurdukları her bir cümlede, ortaya attıkları her bir görüşte şahit olduk. Sadaka-i câriye hükmünde olan bu gayretlerinden dolayı Allah hepsinden razı olsun ve onlara merhametiyle muamele etsin. Ne kadar dikkât edersek edelim insanoğlu hatadan mâsun değildir. Bundan dolayı yapmış olduğumuz araştırma ve tespitler ışığında ortaya koyduğumuz kanaatlerimizdeki hata ve kusurlarımızı erbabının hüsnü zannına havale ediyoruz. Bu çalışmanın her aşamasında beni yalnız bırakmayan, ümitsizliğe düştüğümde beni yüreklendiren ve her an manevî yardımlarını yanıbaşımda hissettiğim danışman hocam Prof. Dr. Sami Kılınçlı’ya şükranlarımı sunarım. Ayrıca kitaplaşma sürecinde yoğun işleri arasında beni kırmayıp çalışmanın editörlüğünü üstlenen ve çalışmayı bütünüyle teknik açıdan düzenleyerek son şeklini veren kıymetli hocam Doç. Dr. Şuayip Karataş’a da teşekkürü bir borç addediyorum. Mustafa Oktay GAMGA Osmaniye/2024 .