Bu çalışma, dinin Türk ve Ermeni milliyetçiliklerinin şekillenmesindeki rolünü araştırmakta; özellikle geç Osmanlı dönemi ve Ermeni meselesi etrafındaki gelişmelere odaklanmaktadır. Karşılaştırmalı tarihsel bir yaklaşım benimseyen eser, İslam ve Ermeni Apostolik Kilisesi’nin milliyetçi hareketlerde nasıl temel kimlik belirleyici ve harekete geçirici güçler olarak işlev gördüğünü analiz eder.
Osmanlı devleti açısından din —özellikle İslam— Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türk milliyetçiliği gibi ardışık ideolojik projelerde hem birleştirici bir ideoloji hem de siyasi bir araç olarak kullanılmıştır. Yusuf Akçura ve Ziya Gökalp gibi önemli düşünürler, milliyetçi söyleme dini unsurları nasıl entegre ettikleri açısından incelenmektedir.
Buna karşılık, Ermeni milliyetçiliği büyük ölçüde Ermeni Kilisesi’nin tarihsel rolüne, teolojik anlatılarına ve cemaat yapısına dayanmış; bu unsurlar, farklı bir kimlik duygusu ve siyasi hedefler geliştirmede belirleyici olmuştur. Kitap, dini kurumların, liderlerin ve doktrinlerin hem toplumsal dayanışmayı güçlendiren hem de siyasi amaçları meşrulaştıran bir rol oynadığını; fakat aynı zamanda bu yapıların topluluklar arası gerilimleri de artırdığını savunur.
Her iki bağlamda da dinin siyasallaşması, çatışmaların tırmanmasına katkıda bulunmuş; teolojik farklılıklar milliyetçi düşmanlıklara dönüşmüştür. Bu gelişmeler, ulusçuluk ve kimlik kuramları bağlamında ele alınarak, kutsal ve seküler güçler arasındaki etkileşimin ulus inşasındaki rolü vurgulanır. Sonuç olarak eser, Ermeni meselesi ve ilgili çatışmaların anlaşılmasının, dini analizlerin siyasi ve toplumsal tarihlere entegre edilmesini gerektirdiğini ileri sürer; böylece ruhani anlatıların modern milliyetçi ideolojilere nasıl yerleştiğini ortaya koyar.