Toplumların belleğinden dem vuran her araştırmacının bu yolda ilerlerken kendisine atfedeceği pek çok rol bulunur. Öyle ki, zaman zaman hikâye anlatıcısı, zaman zaman tanık zaman zaman ise belleğe can veren tin olur… Belleğin uçsuzbucaksız dehlizinde ise araştırmacı, kendini boğulmanın aksine yeniden doğuyormuş gibi hisseder. Bellek sanatından ve Antik Yunan’dan başlayan bellek araştırmalarının genel olarak vardığı nokta ise bellek ve onu çevreleyen her olgunun, arşivleniyor dahi olsa yeniden inşaya açık geçirgenliği olacaktır. Tam da bu bilincin verdiğişevk ile başlanan bu çalışmada, zaman zaman belleğe yönelik yaklaşımlardan, zaman zaman belleğin fenomenolojisinden dem vurulurken, belleğin macerası toplumsal yaklaşımla politik ritüeller üzerinden okunmaya çalışılmıştır.İnsana ait olanın politik olduğunun kabulü ile ilerleyen bu araştırmada, toplumların bellek mekânlarında kısılmışlığından bahsedilirken, mekânın önemikültürel bellek ve bellek mekân metaforları ile açıklanmaya çalışılmıştır. Şüphesizbellek çalışmalarının uğrak noktalarından birisi olan, tarih ve ona özgü anlatılar,çalışmada toplumsal travmalar ve tanıklıklar şeklinde dile getirilmiştir. Hızlı birivme ile artan bellek çalışmalarının ortak mirası olan travma ve tanıklıklar içinsomut bir ritüel üzerinden yapılan okumalar, bellek araştırmacılarına atfedilenbelleğin arşivlenmesindeki araştırmacının rolü ve prestiji açısından önemlidir.Öyleyse, bu çalışmanın hikâye anlatıcıları olarak bizler, toplumsal bellek ve politik ritüel olarak ele alınan Şafak Nöbeti etkinliğine dışarıdan bir anlatıcı gözüyleyaklaşmayı hedefleyerek, çalışma yürütülmüştür.Bellek mekânları ve mekânın ritüelistik özelliği, anımsamanın olmazsa olmazı konumundadır. Kıbrıs gibi çatışan toplumlarda, politik olan gündelik hayatıniçerisinde meşrulaşarak varlığını sürdürmektedir. Özellikle evrensel barış ve uzlaşmanın kaçınılmaz bir şekilde önerildiği bellek çalışmaları için ise Kıbrıs hemverimli bir saha sunmakta hem de araştırmalar sayesinde arşivlenen bellek yeniden şekillenmektedir. Bu çalışmanın temelleri de gündelik yaşamın tam olarakiçerisinden gelen bir tanıklıkla atılmıştır. Hemen hemen her gün geleceğe ilerlenen yolda rastlanan yıkılmaya yüz tutmuş bir anıta tutunan bir anımsama imgesiyle yeşermiş ve yaz sıcağında kulaklara çalınan marşlar ile dile gelmiştir.Kıbrıs’ın kuzeyi ve güneyi için tarihsel zaman denilince öncesi ve sonrası dikotomisinin başlangıcı her daim 1974 ile kesişen tezahürlerden oluşmaktadır. 1974bir tarih olmaktan çok daha fazlasıdır, arşivlenen bellek, tarihsel zaman ve hattamekândır. Dahası 1974, toplumların bireysel hafızalarında bazen travmadır. Peki,bu kristalize edilmiş olan rakamların temsilleri, onun gücünü nasıl etkilemektedir?Kuşkusuz basit gibi görünen bu sorunun cevabı için bir çaba olan bu çalışmada,bellek metaforlarından yararlanılarak bellek yaklaşımlarından geçen yolculuk,araştırmacıları kaçınılmaz bir gerçekle yüzleştirmiştir. Bellek, daima yeniden şekillendirilirken politiktir öyle ki, kuşaklardan kuşaklara aktarılan toplumsal travmaların geçmiş tanıkları bugünün kurbanlarına dönüştürülmektedir. Bu dönüşümüdestekler nitelikte, ritüeller ve temsiller ise kalıcılığın yegâne şartıdır.Bellek çalışmalarının görece geç katıldığı bir disiplin olarak iletişim aslında,dijital belleklere doğru alınan bu yolla, belleğin yeniden inşası noktasında hayatiönemdedir. Tanıklıkların ve temsillerin anma törenleri ve benzeri bedensel pratiklerden her daim beslenecek olması bir yana dursun, katılımcılarının daimîhedefi daha fazla seyirciye ulaşmak olacaktır. Öyleyse bellek sanatından çıkılanyolda, Antik Yunan’dan bugüne değişen yüzüyle bellek tiyatroları karşımıza birfilm, bir haber veya bir dijital anıt olarak çıkmaktadır. Bellek çalışmalarına gönülvermiş iletişimciler olarak, toplumsal belleği ve onun medya aracılığıyla yenideninşasını politik bir ritüel olan Şafak Nöbeti etkinliği üzerinden okumaya çalıştığımız bu yolculukta, yıldönümü gazeteciliği alanına da katkı koymayı hedeflemekteyiz. Yıldönümü gazeteciliği ile ortaya koyulan haberlerin, tanıklıkların yeniyüzü ve belleğin yeni maddesel kaynakları olduğunu düşündüğümüz bu yolculukta, Kıbrıs için bir deneme ortaya koymayı amaçladık.Sosyal bilimlerde, araştırmacının araştırmaya katkısı kaçınılmazdır. Öyleyse,belleğin derin okumaları ve idraki çerçevesinde yaşadığımız coğrafya için farklıbir bellek okuması, anlatısı yapmak yerine, bizim çabamız onu şekillendirenolguların varlığını fenomenolojik olarak ortaya koymaktır. Toplumların kaçınılmaz organik bağını oluşturan hatırlamaların kolektif yanı, onların birbirine bağınıve kimliğini oluşturan önemli bir harçtır. Kimlik açısından çok çetrefilli bir yoldangidileceğinin çok açık olduğu Kıbrıs konusu için bu çalışmanın toplumsal bellekve politik ritüellerin yıldönümü gazeteciliği üzerinden okumalarına katkı koymakamacıyla…