Din-mezhep-kültür ilişkisi bağlamında en özgün örneklerden biri olan Vehhâbîlik, tarihî, coğrafî, dinî, bireysel, toplumsal ve zihinsel-psikolojik kökleriyle bir bütündür. Vehhâbîlik, İbn Abdülvehhâb hayatta iken siyasî bir boyut kazanmış ve kurumsallaşarak mezhebe dönüşmüştür. Bu çalışma, ilk kez bir mezhebin tenkidine yönelik edebiyatın tasnifi ve derinlemesine analizine odaklanmaktadır. Bu sayede, Vehhâbîliğin hangi tarihsel, toplumsal, zihinsel ve hatta antropolojik etkilerle şekillendiği ve İslâm dünyasındaki yankıları fotoğraflanmak istenmiştir. Ayrıca, Vehhâbîliğin fikrî arka planına dair boşluklar doldurularak, olgunun ne olduğundan öte neden ve nasıl teşekkül ettiği sorularının cevabı aranmıştır. İbn Abdülvehhâb ve muarızları arasındaki diyalektik ilişki, Vehhâbîliğin fikrî çerçevesi ile sosyal ve siyasal boyutuna ışık tutan metinler ortaya çıkarmıştır. İtikadî, fıkhî, tasavvufî ve siyasî-içtimâî konuların tartışıldığı reddiyelerde iman-küfür, tevhid-şirk, tevessül-şefaat, kabir ziyaretleri, ictihad ve taklid gibi konular öne çıkmaktadır. İbn Abdülvehhâb’ın tevessül ve velâyet/evliya kültü üzerine geliştirdiği tekfir nazariyesi ile bu noktadaki görüşlerini savunurken tercih ettiği yöntem, ciddi eleştiriler almış; İbn Abdülvehhâb’ın tekfir söyleminin gerekçeleri teolojik açıdan yeterli ve savunulabilir bulunmamıştır. Vehhâbî hareketin yalnızca kendi kaynakları üzerinden okunması ve bu kaynakların askerî yönlerine ağırlık vermesi pek çok açmaz yaratmaktadır. İbn Abdülvehhâb’ın fikrî yönü ve telifatının ortaya çıkış sürecindeki belirsizlikler, bu açmazların başında gelmektedir. Özellikle, onun yazılarını nerede ve hangi zaman diliminde kaleme aldığı tam olarak bilinmemektedir. Ancak, İbn Abdülvehhâb’a karşı yazılan reddiyelerin bütünlük içinde incelenmesiyle bu belirsizliklerin önemli bir kısmı ortadan kaldırılmıştır.