Ekranda patlayan kırmızı leke yürekleri yerinden oynatır. Ardından gözünüze kediyle köpeğin dostluğu ilişir. Derken ekranda onlarca insanın durakta bekleyen görüntüleri ya da yüreğinin kenarından süzülen ezgilerin inişli çıkışlı notaları düşer. Ağlarla örülü yeryüzünün sınırları da salt dört duvar arasına kilitli değil. Yolda giden birinin bir anda yüzünde beliren gülümsemeyi ya da acıyı da görürsünüz. “Artık yeni şeyler söylememiz gerekli” diyen; sokakta, evde, kahvede, çarşıda, pazarda olandır. Yeni söyleneceklerden biri de hiç kuşkusuz “sosyal medya”dır. Teknolojinin yaygınlaşması ve kullanımında giderek sınıflar arası çizgilerin silikleşmeye başladığı bir ortamda, yeni şeylerin söylenmesi de gerekir. Yeni şeyler söylemeye gerekli kılan da, yeni gelişmelerdir. Çünkü yapılan araştırmalar göstermektedir ki, insanların büyük bir kısmı zamanlarının önemli bir kısmını sosyal medyada geçirmektedir. Bu rakamları hatırı sayılır biçimde zorlayan ülkelerden biri de Türkiye’dir. Yine paylaşım sayılarına, paylaşım oranlarına bakıldığında önemli rakamların gündeme geldiği söylenebilir. Bu yoğun, hacimli gelişim doğal olarak akademinin de dikkatini üzerine çekmiştir. Teknoloji üzerine oluşmuş külliyat, tartışmaların kazandığı yeni ivme ve derinliğe artık yetmez oldu. “Sosyal medya”, geleneksel medyanın vazgeçilmezi hâline geldi. Televizyonların ana haber bültenlerinde “interaktif” etkileşimler format değişimine neden oldu. Öte taraftan ekranda yapılan tartışmaların ya da bir radyo programının içeriğine erişen kullanıcılar, yeni kırılmalara yol açtı. Daha da ötesi gazeteciler, haber yapımında sosyal medyayı kaynak olarak kullanmaya başladı. Özellikle son yıllarda teknoloji ürünlerine erişimin gittikçe kolaylaşması ve önemli bir kitleye erişmesi, demokrasi adına da anlamlı bir tablo ortaya koydu. Devlet kurumları bizatihi kendileri sosyal medyanın birer paylaşanı, alıcısı olmaya başladı. Özellikle yerel yönetimler, sosyal medyanın en aktif kullanıcılarından biri hâline geldi. Kullanıcılar için cesaret kaynağı da olmaya başlayan sosyal medya arenası, hiç kuşkusuz merkezi otoritenin demir yumruğuyla da sarsıntı görüntüleri verdi, veriyor… Bir başka önemli hareket alanı da ticari alandır. Tüm işletmeler için bir ticari hareket alanına dönüşen sosyal medya, tüketicinin karar alma süreçlerine etki için bütün cambazlıkları denemeye başladı. Ağ takibiyle, kullanıcıların yönelimleri, tüketim alışkanlıkları, yeni pazarlama stratejilerini, alanlarını da beraberinde getirdi. Hikayenin buraya kadar olan bölümü göstermektedir ki, sosyal medya, iletişim biliminin en önemli başlıklarından biridir. Elinizdeki çalışma da tüm bu yaşananlara ilişkin farklı bir şeyler söylemenin arayışı olarak ortaya çıkmıştır. Sosyal ağ kavramına iletişim perspektifinden yaklaşılmış, sosyal ağların sosyal medyaya dönüşümü incelenmiştir. Ayrıca sosyal medya üzerinden geçirmekte olduğu değişimlerin gözlenmesi ve yeni bir kitle iletişim aracı olarak etkinlik gösteren sosyal medyanın geçirdiği değişimlere ve birey üzerindeki etkilerine yer verilmiştir. Özetle yeni gelişene, “yeni şeyler söylemenin” bir çalışmasıdır, elinizdeki kitap. Yeni gelene de kaynak olma umuduyla kaleme alındı, yorumlandı ve paylaşıldı. Katkı sağlaması, farklı bakış açıları doğurması dileğiyle… Prof. Dr. Suat GEZGİN