Gelişim sürecindeki çocuk, onun en yakın çevresini oluşturan ailesi ile doğrudan etkileşim içindedir. İnsan gelişiminin ekolojisini açıklayan Bronfenbrenner (1979), gelişime, büyüyen bir insan ile içinde yaşadığı en yakın çevrenin doğasındaki değişme arasında süren karşılıklı bir uzlaşma olarak bakar. İnsanın varoluşu büyük ölçüde içinde bulunduğu sistemler ve bu sistemlerin birbiri ile etkileşim şekli tarafından belirlenmektedir. Çocuğun başkaları ile etkileşimde bulunduğu en yakın çevre ve başlıca ortamlar ailesi, arkadaşlar, komşular ve okul öncesi eğitim kurumudur. Ekolojik kuramın bu en içteki düzeyinde, bu sistemlerin birbirleri etkileşimi önemlidir. Bronfenbrenner bu en içteki sistemde ve gelişimin temel taşlarını oluşturan, insan gelişimi ve çevre arasındaki karmaşık ilişkileri ve insanı sarmalayarak şekillendiren yapıları anlatır. Gelişim ilerlerken bu en içteki sistemin karmaşıklığı da artar. Çocuk büyüdükçe farklı ve çeşitli sistemlerle tanışır. Akran grupları, sportif tekinlikler, müzik grupları ve çocuğun içinde bulunduğu diğer etkinlikler, kısacası sosyal ve fiziksel çevresi sürekli olarak değişir. Çocuğun sağlıklı gelişimi, bu sistemlerin karşılıklı ilişkiler örüntüsünün sağlıklı olması ile bağlantılıdır. Bunun nedeni, bu sistemlerin bireyin yaşamında bir ilişki ağı oluşturmasıdır.Bu kuramsal açıklamalarda da belirtildiği üzere çocuğun yetiştirilmesi ve eğitilmesinde çevresinin etkilerini düşünmeden ”onu tek başına bir varlık olarak” ele almak yerine onun gelişiminde temel taşlar olan aile, okul, fiziksel ve sosyal çevreyi birlikte ele almak, eğitimde başarının güvencesidir.Bu bağlamda, erken çocukluk eğitimini kurumlarda sadece çocukların akademik gelişimine odaklanan bir yaklaşımdan kurtarmalıyız. Değişen zamana uyum sağlayacak, geniş bir bakış açısı getirmeliyiz. Erken çocukluk eğitimi, çocuğun ailesi, ev ortamı, çocukları etkileyen tüm sosyal kurumlar ve en geniş kültürel çevrede oluşan değişiklikleri kapsamalıdır. Ancak bu tür bir anlayış değişikliği ile çocuk merkezli bir toplum gelişim modeline yön verebiliriz.Erken çocukluk gelişimi programlarında aileye de eğitim ve destek sunan programlar, çocuklara olduğu kadar anne-babalara da yarar sağlar. Aile eğitimi, çocuğun eğitiminde ailenin sorumluluğunu kuvvetlendirir, çocuğun gelişimindeki ilerlemenin kalıcı ve uzun vadeli olmasını sağlar ve çocuğun gelişiminin bütüncül bir yaklaşımla desteklenmesinde tamamlayıcı bir rol oynar.Aile eğitimi, çocuğu eğitim kurumlarına devam eden ebeveynlere verilebileceği gibi alternatif bir yaklaşım olarak da düşünülebilir. Kurumsal eğitimden yararlanamayan, çocuklara ve geniş hedef kitleye ulaşmada aile eğitimi, düşük maliyetli eğitim hizmeti sunulmasını sağlar.iv/ Aile EğitimiAile eğitiminden beklenen toplumsal yararın elde edilebilmesi için ebeveynlere bilgiye açık oldukları zaman ilgi duydukları alanlarda eğitim verilmeli,eğitim programları sadece bilgi aktarmayı değil tutum ve davranışları geliştirmeyi de hedeflemelidir. Bu programlarda ebeveynler, bilgi ve becerilerine saygı ve güven duyulduğuna, kabul edildiklerine inanmalıdırlar.Son yıllarda ülkemizde erken çocukluk eğitiminin gelişmesi açısından önemli çabalar sarf edilmekte, yaygınlaştırma açısından önemli adımlar atılmaktadır. Bu niceliksel iyileştirmelere paralel olarak biz eğitimciler erken çocukluk eğitiminin niteliğini de sorgulamalıyız. En etkili nitelikli hizmetin sunulmasında; eğitim ortamının, öğretmenin ve programın niteliği kaliteyi belirleyen önemli bileşenlerdir. Bu bileşenlerden birisi de aile katılımıdır. Ailenin eğitime katılımı, ev ve eğitim kurumu arasındaki ilişkiyi güçlendirir, eğitimin devamını sağlar, eğitimdeki başarıyı arttırır. Ailenin eğitime katılması yolu ile ebeveynlerin çocuk yetiştirme konusundaki bilgi ve becerileri artacak, daha etkili ebeveynler olarak kendilerini eğitim ekibinin bir parçası olarak algılayacaklardır.Bu fikirler doğrultusunda oluşturulan bu kitapta aile eğitimi ve aile katılımı olmak üzere iki temel konu ele alınmıştır. Aile eğitimi ile ilgili temel kavramlar, kuramlar, Dünya’da ve Türkiye’deki uygulamalar, haklar ve yasalar gibi kuramsal bilgilerin yanı sıra, ailelerle çalışma stratejileri, aile eğitimi yöntem ve teknikleri ayrıntıları ile ele alınmış, uygulama örnekleri ile birlikte sunulmuştur. Aile katımı konusunda ise etkin katılımı sağlayamaya yardımcı olabilecek ilke ve teknikler açıklanmıştır. Bu bilgiler ışığında hazırlanan bu kitap, öncelikle erken çocukluk gelişimi alanında çalışacak olan öğretmen adayları ve eğitimcilere aile katılımı, ilk ve orta öğretim kurumları ile özel eğitim ve rehberlik alanında çalışan değerli eğitimcilere ise aile eğitimi konusunda yardımcı ve destek olabilmek amacı ile hazırlanmıştır.Bu çalışmada sürekli iş birliği içerisinde olan, önemli katkılar sağlayan çalışma arkadaşlarıma, değerli yazarlara ve tüm emeği geçenlere teşekkürlerimi sunarım.