Küresel ekonomik büyüme ve istihdam açısından büyük öneme sahip olan aile şirketleri; aile üyeleri tarafından kurulan ve kontrol altında tutulan, mülkiyet ve yönetim mekanizmasında büyük oranda aile fertlerinin paylarının bulunduğu işletmelerdir. Aile şirketlerinin diğer özellikleri arasında; ailenin geçimini sağlamak ve/veya sermayenin korunmasını amaçlamak, yönetim kademelerinin büyük çoğunluğunu aile üyelerinin oluşturması, karar alma süreçlerinde genellikle aile üyelerinin etkili olması ve aileden en az iki neslin istihdam edilmesi yer almaktadır.
Aile şirketleri, yüzyıllardır başarılı örnekler sergilese de, birçok şirket üçüncü kuşağa geçmeden ömrünü tamamlamaktadır. Türkiye’de ise güncel istatistikler, aile şirketlerinin ömrünün genellikle daha kısa olduğunu göstermektedir. Dünyada başarılı aile şirketleri örneklerine bakıldığında, kurumsallaşmanın merkezi öneme sahip olduğu görülmektedir. Kurucularının aile üyeleri olduğu, merkeziyetçi bir yönetim yaklaşımına sahip olan ve ana karakterini aile olmaktan kaynaklı değer birliğinden alan aile şirketlerinde kurumsallaşma zorlu bir süreçtir.
Kurucu irade, şirketin birçok işlevini kendi üzerine almakta ve bu durum kısa vadede kâr avantajı sağlasa da, şirketin büyümesi ve süreçlerin karmaşıklaşmasıyla dezavantaja dönüşmektedir. İç kaynaklara bağımlılığa dayalı ve şirketin ömrünü kısaltan bu modelin aşılmasında kurumsallaşma stratejik öneme sahiptir.
Kitap çalışması iki boyuttan oluşmaktadır:
- İlk boyutta, aile şirketlerinde kurumsallaşma ve iç kaynak bağımlılığına ilişkin yerli ve yabancı yazın taranarak kuramsal bulgulara ulaşılmıştır.
- İkinci boyutta ise, bu kuramsal bulgulardan hareketle; kurumsallaşmanın iç kaynak bağımlılığı üzerindeki etkisini tespit etmek için en az üçüncü kuşağa geçmiş büyük ölçekli aile şirketlerinde Yönetim Kurulu üyeliği yapan on dört aile üyesinin katıldığı bir nitel araştırma gerçekleştirilmiştir. Bu doğrultuda, aile şirketlerinde kurumsallaşmanın iç kaynak bağımlılığına etkisine ilişkin değerlendirmeler ve önerilerde bulunulmuştur.