Varlık aleminde, insanın sahip olduğu en önemli ayrıcalıklardan birisi onun düşünen ve konuşan bir yeteneğe sahip olarak yaratılmasıdır. Dil, geçmişten günümüze insan aklının ürettiği en önemli toplumsal olgulardan biri olarak kabul edilir. Dil, sözlü ve yazılı olarak iletişimde kulllandığımız, doğduğumuzda hazır bularak edinmeye bağladımız doğrudan doğruya insana özgü, çok güçlü, büyülü bir düzendir; düşünme ve düşünüleni aktarma dizgesidir. İletişim vasıtası olan dil, fertleri, toplumları birbirine bağlayan, kültür ve medeniyetlerin hafızası gibidir. Dil çalışmalarının tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Düşüncenin söze dönüşmesinde her dilin sahip olduğu kurallar vardır. Dilin en temel unsurları olan ses, sözcük ve gramer yapıları üzerinde yapılan çalışmalar dün olduğu gibi bugün de devam etmektedir. Dilin bu temel unsurlarını ele alan klasik eserler günümüz dil araştırmaları için önemli veriler sağlamaktadır. Önemli bir dünya dili olan Arapça, geçmişten günümüze varlığını devam ettiren, aslından kopmanın yaşanmadığı nadir dillerden biridir. Dil çalışmalarının başladığı tarihten bugüne kadar bu dille ilgili araştırmaların kesintisiz olarak devam ettiği görülür. Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında en önemli araçlardan birinin dil olması, Arapçayla ilgili çalışmalara erken dönemden itibaren ivme kazandırmıştır. Anlamın ortaya konulmasında dil unsurlarının rolünü ele aldığımız bu eser giriş, üç bölüm ve sonuç kısmından oluşmaktadır. Giriş kısmında, Arapça dil çalışmalarındaki tarihsel sürece ve anlamın dil çalışmalarındaki yerine değinilmiştir. Birinci bölümde, öncelikle Arapça dil çalışmalarının temel kavramlarından cümle kapsamında isnad, i‘râb, âmil, ta‘lik , umde ve fudla gibi kavramlar izah edilmiştir. İkinci bölümde, söz konusu kavramların açıklanmasından sonra son dönemde dil araştırmalarında üzerinde durulan dil yapılarının anlamla ilişkisi ele alınmıştır. Burada çoğu zaman belâgat ilminin bir dalı olarak kabul edilen meâni’nin aslında nahivden ayrı olmadığı üzerinde durulmuştur. Nahvin meâniyle ilişkisini ortaya koyarken nazm (söz dizimi) teorisini şekillendiren başta Abdulkâhir el-Cürcânî olmak üzere diğer dilcilerin görüşlerine yer verilmiştir. Cürcânî’ye kadar gelen süreçte anlamın dil çalışmalarındaki etkisi, klasik dil kaynaklarından örneklerle açıklanmıştır. Üçüncü bölümde ise, nahiv ilminin temel ilkeleri çağdaş dilbilim çalışmaları ışığında değerlendirilmiştir. Burada Noam Chomsky’nin öncülük ettiği Üretici dönüşümsel dilbilgisi ilkelerinin Arap grameriyle örtüşen yönleri üzerinde durulmuştur. Arapçada anlamla ilişkisi bakımından yaygın olarak kullanılan hazif, takdim, tehir, ziyade gibi kavramların söz konusu teorinin de üzerinde durduğu dönüşüm unsurları olduğu görülmüştür. Modern dönem Arapça dil çalışmalarına da değinilen bu bölümde, özellikle Temmâm Hassân tarafında geliştirilen karineler teorisine yer verilmiştir. Sonuç kısmında ise Arapçada anlatım aracı olarak dil yapılarının çeşitliliği ve zenginliği vurgulanmıştır.