Bu çalışma, Arif Nihat Asya’nın şiirini ve şiir cehdini ana hatlarıyla, fakat bir bütün halinde değerlendirmeyi hedeflemektedir. Arif Nihat gibi, çok yazan ve çok çeşitli temaları işleyen bir sanatkârın, her yönüyle ele alınıp tam bir değerlendirmeye tabi tutulması kolay olmadığı gibi risklidir de. Çünkü Arif Nihat, “çok yönlü”dür. Roman, hikâye, tiyatro vb. edebi türleri denememiş, fakat hem şiirde hem de nesirde şaşırtıcı bir çeşitlilik göstermiştir. Vezin ve kafiyenin bütün imkânlarını kullanmış; en basit görünen günlük konulardan, dinî-tasavvufi, fikrî, ideolojik meselelere kadar uzanan bir muhteva örgüsü meydana getirmiş; dilde, dünü de bugünü de büyük bir rahatlıkla, yaşatmış; insanı bütün maddi-manevi vasıflarıyla görüp göstermiş olduğu için, şiirinde çok geniş bir hayat sahası vardır. Hüseyin Rahmi’nin, Ahmed Rasim’in, Reşat Nuri’nin roman ve hikâyede kullandıkları, hemen her şeyi içine alan hayat sahasına yakın bir genişlik... Arif Nihat roman ve hikâye yazmış olsaydı - herhâlde- ikinci bir Hüseyin Rahmi veya Ahmed Rasim kazanmış olurduk. Bütün bu teferruatı böyle bir çalışmada bütün incelikleriyle işlemek elbette mümkün değildir. En azından, hacim problemi vardır. Bu yüzden, daha fazla işlenebilecek olan bazı hususların özetlenmesi zarureti doğdu. Tabii, onun şairlik yönü hakkında tam bir kanaate götürecek teferruat da ihmal edilmedi. Asıl konu “Arif Nihat’ın şiiri” olmakla beraber, bütünlük sağlamak düşüncesiyle, nesirleri üzerinde yaptığımız Yüksek Lisans çalışmasında işlenmiş olan “hayatı ve şahsiyeti” ile “eserleri” bahsini burada tekrar ele almayı uygun bulduk. Bu yeniden ele alışta, şairin hayatına ve eserlerine dair bilgiler fazla değişmediği için -bir iki zühulü giderme ve yeni bazı bilgileri eklemenin dışında- pek değişiklik yapılmadı. “Şahsiyeti” bahsi ise, Arif Nihat’ın şiirini kuran temel faktör olduğu için hayli genişletildi ve bu suretle, eser-şahsiyet bağlantısı kurulmaya çalışıldı. Bu bağlantının kurulmasında, başlıca üç kaynaktan ipuçları ve deliller arandı: 1- Hakkında yazılan yazılar, 2- Yakınlarının beyanları, 3- şairin eserleri. Hiç şüphesiz, bunlar içinde en esaslı ve en ihmal edilmez kaynak, şairin kendi eserleridir; çünkü meydana gelmiş olan her edebî eserin arkasında mutlaka bir “şahsiyet” vardır ve hayalleri, tasarıları tam gerçekleşmemiş bile olsa, eser o şahsiyetin “ma’kesi”dir. Bundan dolayı, eserleri esas dayanak olarak alındı. İlk bakışta fazla görünebilecek kadar bol örnek metin kullanılması bu sebeptendir. Zaman zaman aynı metinleri değişik yerlerde kullanma durumu da doğdu; fakat bu, daha çok, şairin aynı metinlerde değişik ihsaslara sıkça yer vermiş olmasıyla yakından ilgilidir. Arif Nihat hakkında yazı yazanların çoğu -tabii, bunun istisnaları da yok değildir- onu övmeyi ve herkesçe bilinen bazı yönlerini işlemeyi, nüktelerini nakletmeyi yeterli bulmuş; şahsiyetini ve eserlerini esaslı ölçülere vurma yoluna gitmemişlerdir. Objektif tenkit fikri yerine vefa duygusunun ağır bastığı bu tutum da gayet tabii olarak, şair hakkındaki şişkin bibliyografyanın ilmî kıymetine halel getirmiştir. “Hoşlanmak” da “hoşlanmamak” da edebi tenkit için ölçü olamayacağından, “medih yazıları”na değil, ciddi değerlendirmelere itibar edildi. Hatıra yazılarının önemli bir kısmı ve mülakatlar ise, sanatkârın duyuş, düşünüş ve davranış (edebî faaliyet dâhil) tarzına dair önemli deliller taşıyan kaynaklar olarak, dikkatle gözden geçirildi ve verilen hükümlerde bu kaynakların şahitliğine sıkça başvuruldu. Yakınlarının beyanları da “samimi şahitlikler” olarak değerlendirildi. Objektif olmak, temel endişelerimizden biri olmuştur. Metinde çok sayıda tablo, liste, ek ve şemanın yer almış olması bu endişeden kaynaklanıyor. Edebiyat araştırmalarında rakamların çokluğu, belki, sevimsiz de gelebilir; fakat son zamanlardaki edebiyat araştırmaları bu tür uygulamalara yabancı değildir. Çalışma konusunun seçilmesinde, çoğu zaman, “sempati”nin rolü varsa da, değerlendirme ölçüsü sempati olamaz. Bunun için, hem meziyetleri hem de kusurları ortaya koymaya çalıştık. Zaman zaman subjektif görünen hükümlere rastlanırsa, bu, “bize görelik” sınırları içindedir. Birçok şiirinin birden fazla müsveddesinin elde bulunuşu, çalışmamızı kolaylaştırmıştır. Şairin zaman içinde eserlerine yaptığı muhtelif çapta müdahaleler, sanatta kaliteye giden yolun nerelerden geçtiğini göstermek bakımından çok mühimdir. Bu itibarla, verdiğimiz hükümlerde bu gelişme çizgisi devamlı göz önünde bulundurulmuştur.Bu çalışma, bizim ele alış tarzımız açısından, sahasında “ilk” olma özelliği taşıyor. İlk olmanın zevkli tarafları olduğu gibi, şanssız tarafları da vardır; bu şanssızlığı mümkün mertebe bertaraf etmeye çalıştık. Bu incelemenin, ileride yapılacak daha geniş inceleme ve araştırmalara basamak olabileceği düşüncesindeyiz. Kullanılan malzemenin temininde, şair ve yazar Sayın Yavuz Bülent Bakiler, büyük vefa örneği vererek, yardımcı olmuş; Fırat Asya Hanımefendi de babasının hususi evrakını elde etmemiz konusunda anlayış göstermiştir. Her ikisine ayrı ayrı şükran borçluyum. Uzun süren bu çalışmada destek, teşvik ve yardımlarını gördüğüm değerli hocalarım Prof. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu ile Prof. Dr. Birol Emil’e ve kardeşim Yard. Doç. Dr. Hasan Çebi’ye teşekkür ediyorum.