Gerard de Nerval, Osmanlı coğrafyasındaki çokkültürlü yapıya dikkat çekerek şu ifadeleri kullanmıştır: “Dört ayrı millet, büyük ihtilaflara düşmeden bir arada geçinip gidiyor. Hepsi aynı toprağın çocukları. Birbirlerine karşı, bizimkilerden daha müsamahakârlar. Evet, çeşitli yerlerin ve çeşitli toplulukların insanları: Türkler, Ermeniler, Rumlar ve Yahudiler…” Helmuth von Moltke ise Ermenileri Asya kökenli, kalabalık ve güçlü bir halk olarak nitelendirir. Onları, alışkanlıkla gelişmiş bir itaate sahip, çalışkan ve genellikle zengin insanlar olarak tanımlar: “Asya Ermenileri kalabalık, kuvvetli bir insan soyudur. Alışkanlık yüzünden muti, emir kulu tabiatlı, çalışkandır; çoğu da zengindir. Bu anda Hıristiyan Ermeni halkının Babıâliye, Müslüman Kürt ya da Müslüman Araplardan daha sadakatle itaat etmeleri çok mümkündür.” James Ellsworth de Kay, Ermeniler ile Türkler arasındaki benzerliğe dikkat çeker: “Ermeniler gerçekten de Türklere herkesten çok benziyorlar. Onlar gibi Doğu kökenlidirler ve davranış, adet, düşünce tarzı, yani din haricindeki her konuda aynıdırlar.” Edmondo de Amicis de Ermeni kadınlarının Türk kadınlarına benzer şekilde giyindiğini vurgular ve Ermenilerin görünüm olarak Müslümanlardan ayırt edilmesinin zorluğuna değinir: “Ermeni evinin kadınları Türk kadınları gibi giyinirler, onları Müslüman hemşerilerinin arasında ancak çok usta bir göz teşhis edebilir. (…) ruh ve iman bakımından Hristiyan, doğuş ve cismaniyet bakımından Asya Müslümanı olan Ermeniler…”