Üniversitelerde yıllarca bilimsel araştırma teknikleri, bilim tarihi, bilim felsefesine giriş ve bilim felsefesi derslerini yüksek lisans ve doktora düzeyinde okuttum. Bu konularda pek çok kurs ve seminer verdim. Bu ders ve kurslarda bilim felsefesi dersi almayanların bilime karşı tutumları ile alanlarınki arasında anlamlı farklar gözledim. Alanlar bilime, bilimsel araştırmaya daha farklı ve çok boyutlu, esnek bakabiliyorlardı. Bu olgudan, “Bilim felsefesi ve bilim tarihi almadan, akademisyen olunabilir; fakat bilim adamı olunamaz.” gibi bir yargı da çıkarılabilir. Bilim felsefesi, bilim tarihi gibi dersler, çoğu üniversitelerde lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde bulunmamaktadır. Bu derslerin önemini, öğretim üyelerine anlatmak sanıldığı gibi kolay değildir. Hatta bazıları, “Şimdi debilim felsefesi mi çıktı? Ne ilgisi var bilimin felsefeyle? Bilim, bilimdir; felsefe, felsefe.” gibi savlarla bu derslere karşı çıktılar. Programlara konulmasını engellediler. Bazıları ise, “Evet çok gerekli; fakat bu dersleri kim okutacak?” diyerek karşı çıkmalarını, bu konuda yetişmiş elemanın olmamasına bağladılar. Oysa, bilim felsefesinin önemini Türk tarihinde ilk kez Mustafa Kemal Atatürk görmüştür. Ordinaryüs Prof. Dr. Aydın Sayılı’yı bu konuda lisans ve lisansüstü eğitim yapmak için yüreklendirmiş ve ABD’ye göndermiştir. Aydın Sayılı, doktorasını bilim tarihi konusunda yapan ilk Türk bilginidir. Değeri toplumuzca yeteri kadar bilinmedi. Türkiye’ye döndükten sonra DTCF bilim tarihi ve felsefesi derslerini okuttu. Bunun dışında bazı kuruluşlar ve kişiler, “bilim felsefesi” konusunda kişisel girişimlerde ve etkinliklerde bulundular; fakat bunlar yeterli olmadı. Bizde böyleyken Batı dünyasında bilim tarihi ve felsefesi 19. yüzyılın sonlarına doğru üniversitelerde ele alındı. Kürsüler açıldı ve dersler konuldu. Bu alanda öğretim üyesi yetiştirildi.Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümünde yüksek lisans ve doktora programlarında bu ders-iv / Bilim Felsefesi ler, resmen 2001 yılından itibaren okutulmaktadır. Derslere katılan öğretim üyelerinin, yüksek lisans ve doktora öğrencilerimin yaptıkları çalışmalar ve eleştirilerle yapıtın oluşmasına çok büyük ve önemli katkıları oldu. Derslerde yıllar boyunca “Hocam bunları yazın. Bu kadar bilgiyi ve kaynağı bulamayız. Size bir şey olursa, bu bilgiler ne olacak? Kim derleyip toplayacak ve sizin gibi yorumlayıp açıklayacak?” diyen öğrencilerimin, öğretim üyesi arkadaşlarımın yüreklendirmeleri ve destekleri olmasaydı bu yapıt yazılamazdı. Özellikle Prof. Dr. Nurgün Platin, Prof. Dr. Besti Üstün, Prof.Dr. Zehra Bahar, Prof. Dr. Gülseren kocaman, Dr. Gültekin Çakmakçı, Dr. Yalçın Yalaki, Dr. Zeki Bayram’ın ve öğrencilerimden Auguste Comte’un hazırlanmasında yardımcı olan Raci Demir’in, Newton’la ilgi kaynakları tarayan onun ve Einstein’ın hazırlanmasını ve olabilirliğin anlaşılmasını sağlayan Ahmet Kıray’ın katkıları ve yüreklendirmeleri yapıtın oluşmasını kolaylaştırdı. Onlara en içten saygılarımı sunarım. Yapıtı sabırla okuyan, yazım hatalarını bulup düzelten, bazı noktaları eleştiren ve onlara açıklık getiren, “Bilim tarihini eklemelisiniz. O olmazsa, bu yapıt eksik olur. Birinci bölümde temel kavramlara ve açıklamalara yer vermezseniz, kişiler yapıtı okuyup anlamada çok zorluk çekerler.” diyen, beni her boyutta destekleyen sevgili kızım Prof. Dr. Füsun Gülderen Alacapınar’a, yapıtı baştan aşağı okuyup katkı getiren Fatih Cüneyt Alacapınar'a, yapıtın basımını sağlayan, baştan sona okuyan, öneriler getiren yayıncım, sevgili oğlum Özer Daşcan’a, Anı Yayıncılık mensuplarından İlhan Ünver, Dilek Ertuğrul, Kezban Kılıçoğlu ve Göksel Çakır’a, maddî ve manevî açıdan bana her zaman destek olan sevgili eşim Nebahat Sönmez’e teşekkür ederim. Tüm bu katkılara rağmen, yapıtta yanlışlıklar ve eksiklikler olacaktır. Bunlar, bana aitti