Patricia Ramsey ile 1975’te doktora öğrencileri olarak tanıştığımızdan bu yana çok kültürlü eğitim oldukça fazla değişim geçirmiştir. O güz döneminde, Prof. Dr.Bob Suzuki tarafından verilen bir ders her ikimiz için de mıknatıs gibiydi. Bu ders bizim kampüsümüzde çok kültürlü eğitim üzerine verilen ilk dersti. Nihayetinde bu ders bizim hem kişisel hem de profesyonel hayatımızı değiştirdi. Patty (ailesi ve arkadaşlarının hitap ettiği şekliyle) ve ben bu ve bunu izleyen derslerin merkezinde yer alan fikirler, sorular ve sorgulamalarla heyecanlanmıştık. Bob Suzuki her ikimiz için de değerli bir danışman haline geldi. Çok kültürlü eğitimin henüz erken bebeklik döneminde olduğu o canlı günlerde Bob Suzuki, çok kültürlü eğitimin müfredata etnik içerik eklemekten çok daha ötede bir konu olduğunu göstererek ikimizi de her zaman etkiledi. Patty ve ben çeşitlilik, ırkçılık, sosyal adalet,çalıştığımız ve günlük hayatta yaşadığımız başka pek çok konu üzerine saatlerce konuştuk, kafa yorduk. Bizim için asıl soru eğitimin daha adil, eşit ve olumlu bir yöne çekilmesine yardım etmekte bizim rolümüzün ne olabileceği ile ilgiliydi. Sonuç olarak, Patricia Ramsey’in ‘Çeşitliliklerin Olduğu Bir Dünyada Öğrenme ve Öğretim’ kitabını 1988’de ilk kez basıldığı zaman, hem yakın bir arkadaşım ve meslektaşımın ilk kitabı olarak, hem de ikimizin de sevdiği alana önemli bir katkı olarak karşıladım. Bu kitaptan önce az sayıda kitap, küçük çocuklarımızın eğitim gördüğü yerlere yani anaokullarına ve kreşlere çok kültürlü bakış açısının dâhil edilmesinin ne anlama geldiğini dikkate almıştı. Bazı erken çocukluk eğitimcileri ve ebeveynler çok kültürlü bir yaklaşımın çok küçük çocuklar için “çok ciddi”, “çok resmî” ve “çok tehlikeli” olduğunu ileri sürecek kadar ileri gittiler. Diğerleri de kaygılarını “tatiller ve kahramanlar yaklaşımı” ile sınırladılar. Bu yaklaşım Çin Yeni Yılı, Hanukah ve Cinco de Mayo (Meksika Özgürlük Bayramı) kutlamanın makul olduğunu, ebeveynleri okula spagetti pişirmek veya polka dansı öğretmek için çağırmanın kabul edilebilir olduğunu ancak eşit eğitime engelolan ırkçılık, cinsiyetçilik veya kurumsal ve yapısal bariyerleri ve sosyal adalet ile ilgili diğer kaygıları erken çocukluk eğitimine dâhil etmenin uygun olmadığını belirtmektedir. Bu konuların daha büyük çocuklarla işlenmesinin doğru olduğu düşünülmektedir. Patricia Ramsey’in kitabı, doğrudan bu konulara değinerek bu aşikâr boşluğu dolduran ilk kitaplardan biri olmuştur. Bunu da erken çocukluk ortamlarında uygun ve gelişimsel açıdan duyarlı yollarla yapmıştır. O sıralarda geleneksel insan gelişim metinleri, ırk, etnik köken, sosyal sınıf, cinsiyet ve çeşitliliğin diğer yönlerini nadiren incelemekteydiler. Pek çok insan gelişim teorisi, örneklerini sürekli olarak orta sınıf Avrupa kökenli Amerikalı çocuğun hayatından almasına rağmen, evrensel çalışmalar olarak sunulmuştur. O x / Ön Sözzamanlar çoğu insan gelişim metinlerinin kapakları bile, sanki bu çocuklar okullarımızdaki ve erken çocukluk merkezlerindeki tüm çocukları temsil ediyormuş gibi özellikle beyaz çocukları göstermekteydi. Sonuç olarak, küçük çocuklardaçok kültürlü bir yaklaşım kullanımını savunan az sayıdaki eğitimci ile nadiren çeşitlilik konusundan bahseden gelişimciler arasında büyük bir ayrım oluşmuştur. Neyse ki, Patricia Ramsey ortaya çıktı ve bu iki önemli konuya değinen ve şimdi klasikleşmiş olan metnini yazdı. Çocukların eğitimini etkileyebileceği için dürüstçe ve doğrudan ırkçılık, cinsiyetçilik ve ayrımcılığın diğer kurumsal türlerine karşı gelmiştir. Ayrıca, çocukların hayatının kültürel, sosyal ve politik ortamlarına az önem veren çocuk gelişim teorilerini eleştirel bir şekilde incelemiştir. Onun metni ayrıca dil gelişimi ve iki dilli eğitim üzerine geniş bir tartışma içeren ve dil farklılıklarını ciddi şekilde dikkate alan ilk çok kültürlü eğitim metinlerinden biridir. Sonraki baskılarında çok kültürlü diyaloğa ahlâkî gelişim, ekonomik çeşitlilik, çevre ile ilgili endişeler ve tüketimcilik konuları gibi başka temalar da eklemiştir. Böylece çok kültürlü eğitimin sadece ırkçılık ve etnik köken çeşitliliği ile ilgili olmadığı, ancak çeşitlilik ve onun pek çok dışa vurumu ile ilgili olduğu konusunda bize meydan okumuştur. Diğer yandan, çok kültürlü eğitimin orijinal hedefine dair görüşü de kaybetmemiştir. Bu hedef, tarih boyunca okullarımız tarafından en fazla yanlış şekilde eğitim gören, özellikle de beyaz ırktan olmayan yoksul çocuklara eğitimi eşitlikçi hale getirmektir. Ekonomi, çevre ve tüketimcilik endişeleri de dâhil çeşitlilik konularının sentezi, ‘Çeşitliliklerin Olduğu Bir Dünyada Öğretim ve Öğrenme’ kitabını alana eşsiz bir katkı haline getirmektedir. 4. baskısı olan bu kitapta Patty, daha önemli değişiklikler yapmıştır. Burada ve dünya genelinde birçok okulu ve erken çocukluk merkezini gezerek hem kendi yaklaşımının teorik kesinliğini korumuş, hem de yaklaşımını daha da pratik uygulamalarla birleştirmiştir. Söz konusu yaklaşımın, bu kitabı çalışmalarına yardımcı bulan pek çok uygulayıcı tarafından takdir edileceği kesindir. Patty, metin boyunca değindiği birçok kısa hikâye ve etkinlikte de kırsaldan şehre, çok kültürlüden homojen ortamlara kadar her tür somut ortamda çok kültürlü eğitiminne olduğunu tanımlamaya yardımcı olmaktadır. Bu baskıda Patty ayrıca sorumluluk, standardizasyon ve devlet eğitiminin özelleştirilmesine dair mevcut bağlamı da sorgulamıştır. Bunlar tüm öğrencilere ırkçılık karşıtı, hatasız ve eşitlikçi eğitim sağlanması için öğretmenlerin ve başkalarının çabalarını daha da yıpratan konulardır. Patty, öğretmenleri sosyal olarak daha adil bir toplum için çalışmaya hazırlamaya duyduğu bağlılıktan vazgeçmemiştir. Ancak eşitlik, çeşitlilik ve sosyal adalet konularının alana ilk girdiğimiz günlerde düşündüğümüzden daha karmaşık konular olduğunu da kabul etmektedir. Yine de önceki baskılarda ol-Ön Söz / xiduğu gibi, en zorlu görevlerden birini üstlenmiştir: Öğretmenlerin en küçük yaştaki çocuklarımıza, bu karmaşık dünyayı anlamlandırmaları için meraklı, eleştirel ve şefkatli öğrenciler olmalarında yardımcı olmaları. Patricia Ramsey, kolay cevapların olmadığı bir metin yazmıştır. Onun yerine bu sayfalarda okuyucuların yansıtıcı ve eleştirel öğretmenler olmaları için sorular sormakta, ikna etmekte ve ilham vermektedir. Böylece en küçük yaştaki çocuklarımız için dahi eğitimin özgürleştirici, tatmin edici ve anlamlı hale gelebilmesini hedeflemektedir. Bize öğretimin sadece teknik bir aktivite olmadığını,onun yerine ister çocuklar, ister eğitimciler veya ebeveynler olarak öğrenimi deneyimleyenlerin hayatlarını sonsuza kadar değiştirebilecek, temelde bir karar verme ve politik süreç olduğunu hatırlatmaktadır.