Edebiyat ve Psikoloji

Satın Al

₺ 0.00

Edebiyat ve Psikoloji

Birer sosyal bilim olarak edebiyat ve psikoloji disiplinlerinin hem uğraş, hem de bilimsel çalışma alanı bakımından ortak özellik ve niteliklerini ortaya koymayı amaçlayan bu çalışma psikolojiye ilgi duyan bir edebiyat bilimcinin edebiyat bilimi penceresinden her iki alanla ilgili tespitlerinden oluşmakta ve teorik bir çerçeve kurmayı amaçlamaktadır. Bununla birlikte kurgulanan teorilerin havada kalmaması için ileri sürülen savların birer karşılığı olarak Türk ve Batı edebiyatından ikişer metin tahlili yapılmıştır. Metin tahlilleri psikanalitik yöntemin kurallarına göre yapılmaya çalışılmış, edebiyatın kendine özgü tahlil yöntemiyle psikolojinin teorik çerçevesinin bir anlamda sentezi sayılabilecek okumaların biçimlendirdiği bir bakış açısı öncelenmiştir. Metni baştan sona okuduğunda ne denli zahmetin içinden geçildiği okuyucunun gözünden kaçmayacaktır. Bunun temel sebebi kuşkusuz edebiyat ile psikolojinin insanı ruhu ve bedeniyle bir bütün olarak algılayıp ruh-beden ilişkisini asla göz ardı etmeden ‘insan ruhuyla’ ilgili gerçeklerin berraklaştırılmasına gayret ediyor oluşlarının meydana getirdiği sıkıntıdır. Gerçekten de insan bedeniyle ruhu arasındaki ilişkiyi, çelişki ve açmazları edebiyat ve psikoloji kadar irdeleyen, onu birtakım kurallara dayandırma gayreti güden, insan ruhunun gizemli taraflarını, bilinçdışı alanlarını uzun ve ayrıntılı yolculuklarla tanımaya, karanlık noktalara ışık tutmaya çalışan üçüncü bir uğraş alanı ve bilim yoktur; üstelik, yaklaşık yüz yıldır her iki alan da sanat ve bilim olmak arasında gidip gelirken... Tuhaf olansa, birbirine bu kadar benzeyen iki çalışma alanı arasındaki körler ve sağırlar diyalogunun yaşanmaya devam etmesidir. Gerçi psikoloji alimleri özellikle Freud’dan sonra edebi eserlerden yararlanmaya çalışmışlar, başta merhum Mehmet Kaplan hocamız olmak üzere, edebiyat teorisyenleri de psikoloji biliminin bulgularını dikkate alarak edebi eser çözümlemesi yapmaya gayret etmişlerdir. Ancak bu olması gerekenin çok dışında değilse de, oldukça altında gerçekleşmiştir. Sözgelimi, her iki alanın ortak ve ayrışan tarafları bütün yönleriyle ortaya konmamış, birbiriyle çakışan noktalar enine boyuna tespit edilmemiştir. Bunda, kuşkusuz, edebiyat ve psikoloji bilimindeki periferik çalışma yoksunluğu etkili olmuştur. Ancak, görünen o ki her iki alanın birbirine yabancı gibi duruşu, soğuk davranışındaki en büyük sebep Türkiye’de bilimler arası mantığın bir türlü sağlıklı bir zemine oturtulamayışıdır. Her biri sosyal hayatın ve insanın farklı bir ucunu tanımayı, tanımlamayı amaçlayan sosyal bilimlerin buldukları gerçeği daha üst düzeyde, makro bir bütünlük içinde sentezlemeleri gerektiği halde, söz konusu yardımlaşma ve alış verişin olmaması, fili tanımlamaya çalışan körlerin durumunu andırmaktadır. Gerçeğin sadece bir yönünü ele alan bir alanın bütünle ilgili bir kanaate varması ancak dokunulan yerin öteki yerlerle birleştirilmesiyle mümkündür. Türkiye’de, her bilimin, kendi sınırlarını tayin ettikten sonra, çevre bilimlerle olan temasları, yakınlık ve uzaklıklarına göre bir mesafe ayarlaması yapması; o bilimin kendi iç mantığını daha net görmesi anlamına gelebileceği gibi, öteki bilimlerce eksik bırakılmış unsurların da tamamlanması anlamını da taşıyacaktır. İnsan gibi karmaşık bir ‘bütün’ün tanınması ve tanımlanması için sadece sosyal ve beşeri bilimlerin değil hatta, yerine göre fen ve mühendislik bilimlerinin de katkısına ihtiyaç duyulacaktır. Amaçlanması gereken budur; ancak, çıkış noktası, öncelikle, birbirine yakın sosyal bilimlerin organik bir bağ kurması olmalıdır. Bu gerçeğe dikkat çekenlerden biri olan Rus edebiyat bilimci Pospelov’a göre, öteki sanat bilimlerinden koparılarak onların gözlemlerini ve genellemelerini hiç gözetmeksizin edebiyat bilimi gelişemez. Edebiyat bilimciler olarak bizlerin, edebiyat ve dilbilim, edebiyat ve göstergebilim, edebiyat ve tarih, edebiyat ve felsefe, edebiyat ve sosyoloji, edebiyat ve psikoloji, edebiyat ve sinema, edebiyat ve din, edebiyat ve eğitim arasındaki ortak ve ayrılan noktaları teorik ve pratik düzlemde tek tek tespit edip edebiyat bilimine bir sınır çizmeliyiz; öyle görünüyor ki çevre bilimlerle kendisi arasına bilinçli sınırlar çizmiş olan edebiyat biliminin iç kurgusunu, iç mantığını, iç dinamiğini layıkıyla oturtmanın birinci elden çaresi budur. Kendi bağımsızlığınızı ilan etmek için okyanusla aranıza bir sınır koymanız gerek; bu ada benimdir, bu toprak benimdir; benim sınırlarım burada başlar ve şuraya kadar devam eder demek, aynı zamanda varlığımı onaylatmak demektir. Edebiyatın bilim camiasınca kabullenmesinde çekilen zorluk ve hazımsızlığı azdıran biraz da bu sınırsızlık ve dağılgan oluştur. Edebiyat biliminin kendine ait bir doğası, yöntemi, teorik ve pratik çerçevesi, kavramsal yapısı vardır elbet. Üstelik bu yeni de değildir. Ancak, çevre sosyal bilimlerin kendisine sağladığı koltuk değnekleriyle yürümeye daha ne kadar dayanabilir? Bu gerçeğin ciddi ciddi sorgulanması zamanı gelmemiş midir? Bugün edebiyat bilimi, istatistikten topografyaya, tarihten felsefeye, psikolojiden toplum bilime, dilbilimden göstergebilime, teolojiden müzikolojiye sosyal bilimlerin hemen her alanına hatırı sayılır derecede bilgi aktarmakta ve aynı şekilde onlardan kavram, yöntem, bakış açısı almaktadır. Peki ama bütün bunların edebiyat bilimi açısından muhasebesi yapılmış, hangisinden, ne gibi unsurların, ne ölçüde alınacakları belirlenmiş midir? Belirlenmemişse bu bir eksiklik midir değil midir? Ya da edebiyat bilimcisi edebiyatla çoğu doğrudan ilgili bütün bu alanlarla alakadar olmayı bırakıp kendi köşesine mi çekilmelidir? Edebiyat teorisini kültür nazariyatçılarına, mukayeseli edebiyatı filologlara, edebiyat eleştirisini eleştirmenlere, edebiyat tarihlerini tarihçilere, edebiyat felsefesini felsefecilere, edebiyat sosyolojisini sosyologlara, edebiyat eğitimini eğitimcilere, edebiyat psikolojisini psikologlara bırakıp kendi dairesinde, belirlenmemiş sınırlarında mı kalmalıdır? Eğer yukarıdaki alanları büsbütün bırakırsak geleceğin edebiyat bilimcileri profesyonel meslek meşruiyetlerini nerede arayacaklardır? Dört yanından kuşatılmış bir bilim alanının dar kalıpları içerisinde sıkışıp kalmayı hangi edebiyat bilimci hazmedecektir? Bizce, edebiyat bilimi gerçekten ciddi bir karar arefesindedir ve halihazırda birikmiş bulunan sorunlarıyla bir an önce yüzleşmesi gerekmektedir. Geleceğin edebiyat dünyasıyla geleceğin edebiyat bilimcisinin mesafesini ayarlayacak, o mesafenin perspektifini sağlıklı bir zemine oturtacak teorik çerçevenin eskizleri bugünden hazırlanmak zorundadır. Evet, edebiyat biliminin bugün için hangi konularla ilgilendiğini, kendisine hangi verileri çalışma malzemesi olarak seçtiğini ve hangi metotları kullandığını üç aşağı beş yukarı tahmin ediyoruz. Bununla birlikte, edebiyat biliminin ne olmadığı sorusuna hiç yanıt aramamalı mıdır? Oysa biliyoruz ki herhangi bir şeyin neden ibaret olduğunu, niteliklerini, ne olduklarıyla olduğu kadar ne olmadıklarıyla da değerlendiriyoruz. Kaldı ki bugün her bilimsel disiplin, alanının dışına çıkarak kendini biraz da oradan görme imkanını zorlamakta, yakınındaki alanlardan uzağa doğru kuşbakışı gezintiler yaparak çektiği resmin ‘bütününü’ görmeye çabalamaktadır. Hal böyleyken, edebiyat bilimi kendisine sunulmuş olan ara alanlardan çekilerek içine kapanmayı, ‘büzüşerek’ daralmayı neden kabullensin? Edebiyat bilimi, kendine bir sınır çizmediği sürece kullandığı nesnelerden tutun da kurguladığı bakış açısına, temel lendirdiği öncüllerden tutun da uyguladığı yönteme kadar sürekli tutarsızlıklar, çelişki ve bilinç bulanıklıklarıyla nefes tüketmek zorunda kalacaktır. Edebiyat bilimine sınır çizmek içinse, ilk elden yapılması gereken, ‘komşu’ bilimlerle arasındaki münasebetleri ortaya çıkarmak olacaktır. Ancak kırmızı hatlar belirlendikten sonradır ki edebiyat bilimi iç mantığını kurabilir, sosyal ve beşeri bilimler içinde kendine bir hareket alanı sağlayabilir ve bilimleşmesinin önündeki engelleri ortadan kaldırdığına kani olabilir. Edebiyat biliminin sınırlarını tayin etmek kolay değil elbette. En azından, bir yahut birkaç edebiyat bilimcisinin üstesinden gelebileceği kolaylıkta değil. Bu, bir grup edebiyat bilimcinin düzenli aralıklarla yan yana gelerek oluşturacakları uzun ve yorucu çalışmaların sonucunda oluşturulması gereken bir oluşumdur. Edebiyat bilimi için böylesi bir yapılanmanın önünde bekleyen bir başka tehlike ise ‘alanın dışına çıkma’ paranoyasının aşılmasında karşılaşılan güçlüklerdir. Şu tuhaflık bir türlü görülememektedir: Sınırları çizilememiş bir çalışma disiplininin dışına çıkmak ne demek, içinde kalmak ne demektir? Oysa edebiyat bilimi çalışmaları esnasında ‘alanın dışına çıkmış’ olmak biraz da yukarıdaki sorularla ilgilenmek anlamına geliyorsa edebiyat bilimci açısından bu, düpedüz hor görülmek anlamını taşımaktadır. Bu açmazı, varsın yüzlerce edebiyat bilimci arasından birkaçı da bu sorularla ilgilensin diyerek mi yoksa, alanın içine dalmış ayrık otlarını temizlemek boynumuzun borcudur diyerek mi çözeceğiz? Bunu, önümüzdeki birkaç on yıl gösterecektir. Ancak, zihinsel faaliyetlerin gittikçe azaldığı, buna karşın görselliğin arttığı ve gözün tarihte eşi görülmemiş şekilde bilincin, ruhun yerini aldığı bir çağda edebiyat biliminin belki en başta yapması gereken etkinlik görsel kültürle kendisi arasındaki sınırları tayin olsa gerektir ve edebiyat bilimcisi bu muhasebenin içine girmediği sürece alanına olan vefasını ödemede hep eksik kalmış olacaktır. Belki biraz da irdelenmesi gereken, üstünde durulması gereken budur. İşte, elinizdeki çalışma gerek sanat oluşları gerekse bilim çevrelerince uzun süre kabullenmeyişleri bakımından aynı kaderi paylaşan edebiyat ile psikoloji bilimleri arasındaki belirgin benzerlikleri bir kez daha tartışmaya açarak sadece terminolojik düzeyde kalan ‘edebiyat psikolojisi’ ara alanını biraz daha güçlendirmeye dönük bir çabanın ürünüdür. Her iki disiplinin de hem sanat hem bilim oluşları bakımından gözden geçirilerek yekdiğerinden yararlanabilecekleri bakir zenginlikleri görmelerine olanak sağlamayı amaçlamaktadır. Eğer günün birinde ‘edebiyat psikolojisi’ sadece edebiyat bilimcilerin psikoloji ve psikanalize bakışı ve okumalarının; sadece psikolog ve psikanalistlerin edebiyata bakışı ve okumalarının bir ürünü olmaktan çıkarak her iki çevrenin ortaklaşa eğildikleri bir alana dönüşür; bugün için bulanık gibi görünen meseleler biraz daha gün yüzüne çıkar ve pratiğe aktarılacak bilgiye dönüşürse, o zaman bu kitap gerçekten umduğundan fazlasını bile elde etmiş olacaktır. Son olarak, metnin son aşamasındaki düzeltmeleri yaparak katkı sunan değerli arkadaşlarım ve dostlarım Prof. Dr. Sezgin Kızılçelik ile Doç. Dr. Mustafa Gündüz’e yardımlarından dolayı sonsuz teşekkür etmek belki yaptıklarının karşılığı değil ama ödenmesi gereken bir gönül borcu addedilmelidir.
Erişim Türü :  bireysel erisim
Tanımlı ISBN:

9789756376669

Konular
Kişilik Gelişimi
Anahtar Kelimeler

edebiyat, ve, psikoloji

Dil : Türkçe (TR)

Hata Bildir

Bu E-Kitap; Dijital Hakların Korunması amacıyla belirlenen süre için kullanılmaktadır.
Özellikler Durum
Kopyalanma ve Çoğaltma İzni
Alıntı/Atıf Yapma İmkânı
Web Üzerinden Okuma
Çevrim Dışı Okuma
Kullanılabilecek Cihaz Sayısı 2
Ekran Görüntülü/Ekran Kaydı
Not Alma
Yazdırma*
Vurgulama ve Boyama
Metin İçinde Gezinme
Gelişmiş Metin İçi Arama
Renklendirme
Lisanslama
IP ve ID Kontrolü
Filigran
İade Hakkı
Metin Okuyucu LockLizard Viewer

* (Yayıncı tarafından izin verilmişse)

NASIL ÇALIŞIR?

1

Lisans Yazılımı Nasıl Yüklenir?

Sisteminize uygun olan LockLizard DRM (digital lisans koruma yazılımı) yazılımını cihazınıza indirin ve kurulumu tamamlayın.

2

Lisans Dosyasını Al

Lisans dosyanızı üye panelinde bulunan Lisans Dosyamı İndir butonuna tıklayarak indirin ve görüntüleyici yazılımını açın.

3

Lisanslama

Kurduğunuz locklizard yazılımı açınız ve sol menüde bulunan lisanslama alanına tıklayarak indirilen .llv uzantılı dosyayı seçin.

Son Yorumlar

  • Henüz yorum yapılmadı ilk yorumu siz yapabilirsiniz.

  • Kullanım Rehberi

    • Lisansı Yükle

      Digital lisansınızı bilgisayarınıza yükleyin.

    • E-kitabı Yükle

      Librarytürk kütüphanesinden kitabınızı seçin.

    • Lisansı Aktifleştir

      İndirilen lisans dosyasını locklizard pdf okuyucuya tanımlayın.

    • oku

      Pdf Oku

      Artık cihazınızda pdf dosyalarına erişebilirsiniz.

    Nasıl Çalışır?

    libraryturk

    Türkiye'nin akademik e-kitap sağlayıcısı Librarytürk. Librarytürk; çevrimiçi akademik kitaplar ve materyallerin lider sağlayıcısıdır. Araştırmacılar için bir e-kütüphane görevi üstlenen Librarytürk, bugüne kadarki istatistiksel rakamları ile bu alanda öncü olma hedefine kararlı ve emin adımlarla ilerlemeye devam ediyor.

    Sayfa Başına Dön