Evde eğitim, çocukları eğitmenin ve öğretmenin bir yoludur. Çocukların okuması, yazması, matematik becerilerine sahip olması, güzel ahlaklı davranışlar sergilemesi yolunda toplumların bir sonraki kuşağa kültür aktarımının bir biçimidir. Geleneksel yöntemden önce ailelerin evlerde çocukları eğitmesi, ilk insanlık tarihine kadar uzandığı bilinmektedir. Geleneksel yöntemle eğitim okullarda verilirken, eğitimin yeniden evlerde ebeveynler tarafından verilmesi, bugünkü toplumlar tarafından sorgulanmakta, eğitimin kalitesi hakkında şüpheler uyandırmaktadır. Çocuklar farklı şekillerde öğrenirler. Sınıf içerisinde dersler, etkinlikler ve faaliyetler; ebeveynleri, akranları veya topluluk ile deneyim yoluyla öğrenebilir. Ayrıca sosyal iletişim ile günlük hayatta, hatta resmi olmayan ortamlarda ebeveyn ve arkadaşları ile de öğrenebilmeleri mümkündür. Ek olarak öğrencinin gözlem yapması ve istekli olması şartıyla tüm yaşam deneyimlerinin bir öğrenme faaliyeti kabul edilebileceği söz konusudur. Nitekim çocukların ebeveynleri ile geçirdikleri kaliteli zamanı taklit etmesi ve ebeveynleri tarafından takdir edilmesi de çocukluğun ilk yıllarında ilgi çekici bulunur. Dolayısıyla ebeveynler ile öğrenmenin yollarından biri de evde öğrenmedir (Kunzman, 2012). Nitekim evde eğitimin özellikle salgın dönemlerinde eşsiz bir deneyim olduğunu vurgulayan Gater (2021), İngiltere’de 13 yaşındaki oğlu ile 8 haftalık bir program kapsamında somut ürünler ortaya koymuştur. Evde eğitim sayesinde çocuğu ile zaman geçiren ebeveynler açısından sevinçleri ve ilerlemeyi paylaşmaları evde eğitimin avantajlarından biri sayılabilir. Evde eğitim, bazı dezavantajlı öğrenciler için zor bir uygulama fakat bu yaklaşım ile eğitimde yaratılan boşlukların genişlemesi durdurulabilir (Gater, 2021).