Olgun ve münevver bir okuyucu kütlesi yanında aynı zamanda üniversite ve lise talebesinin de seviyesini göz önünde tutarak ilmî olduğu kadar anlaşılması kolay bir dille yazılmış ve Alman edebiyat tarihi mütehassısları ve felsefe âlimlerinin, “Bibliyografya” bahsinde saydığımız, en meşhur tahlil ve tefsirleri ve Faust efsanesi üzerindeki araştırmaları üzerine kurulmuş olan bu kitap, on yılı aşan bir müddetten beri Goethe’nin sanatı ve Faust dramı üzerinde sarf edilen uğraşmaların bir mahsulüdür. Kültür âleminin ak saçlı büyükleri tarafından birçok defalar işlenmiş ve her gün işlenmekte olan bu mevzunun ilmî bakımdan zorluk ve ağırlığını çok yakından müdrik olan muharrir, böyle bir işe başlamak cesaretini gerek aydınlarımızın ve gerekse en yüksek makamlarımızın Faust mevzusuna karşı gösterdikleri büyük ilgiden ve memleketimizde, mahdut bir sayıda dahi olsa, yine bir varlık teşkil eden Faust çalışmalarından almış ve eserini bu ilgiye layık bir şekilde hazırlayabilmek için elinden gelen gayreti göstermeye çalışmıştır. Bununla beraber Faust dramını bütün genişliği ve derinliğiyle kavrayabilmek hemen hiçbir faniye tamamıyla nasip olmayacağından, bu eserin de Birinci Kısım Faust problemlerini tamamen ve mükemmel bir şekilde tefsir ve izah ettiğini iddiaya kalkışmak, hakikati inkâr etmek olur.
Faust, insanlığın dramıdır; insanlık ise binlerce cephesi olan bir muammadır. Bu muammayı tamamıyla halletmek, insan gücünün hudutları dışında olmakla beraber bağrında Tanrı kıvılcımı taşıdığını iddia eden “âdemoğlu”, bu “sert lokmayı” çiğneyip öğütmeye çalışmaktan hiçbir an geri kalmamıştır. Böyle bir muammayı ihtiva eden Faust efsanesi ve Goethe’nin Faust eseri hakkında da uzun yıllardan beri muhtelif mizaç ve anlayışlara göre muhtelif görüş noktalarından yüzlerce eser yazılmış olduğu gibi, ileride binlercesi daha yazılacaktır. Hatta her insan, insanlık vasfını hakkıyla üzerinde taşıyan her varlık, eseri derin derin inceledikten sonra kendisi için bir izah ve tefsir bulabilir; bu duygu ve düşünceleri kitap hâlinde neşrettiği takdirde Faust’un yeni bir tefsiri vücut bulmuş demektir.
Edebiyat tarihçisinin vazifesi sadece ilmî hakikatleri araştırıp bulmak ve toplu bir hâlde okuyucuya sunmaktır; böyle bir esere kendi fikir ve düşüncelerini de ilave ettiği takdirde “ilmî” bir tefsir meydana çıkar; Faust’un “insani” tefsirini ise her okuyucu bizzat kendi bağrında yapmaya, düşünce ve duyuş
kabiliyetinin müsaade ettiği nispette eserin zevkine ve derinliğine dalarak
onu kendisine mal etmeye çalışmalıdır. Şairin “Sahnede Prolog” isimli parçada
dediği gibi, Faust’u samimi bir düşünce ile ele alan ve duygu ile kavramaya
çalışan her okuyucu ve seyirci kütlesinde eser bittikten
Sonra içten bazen şu bazen bu heyecanlanır;
Her birinin kalbinde ne varsa o canlanır.
Kalpte canlanan bu heyecanları toplayıp bir fikir ve duygu birliği kurmak,
okuyucunun kendisine ait bir iştir; bu iş esnasında ufak bir yol göstermeye
muvaffak olan edebiyat tarihçisi kendisini her bakımdan bahtiyar addetmelidir.
Böyle bir görüş altında yazılmış olan bu Faust tefsiri de herhangi bir değer
taşıdığı takdirde bu değeri kendi varlığından ziyade, Goethe’nin ölmez şiirine
borçludur.
Eserin gerek yazılması ve gerekse basılması hususunda yüksek teşvik ve
yardımlarını esirgemeyen büyüklerimize, başta Sayın Maarif Vekilimiz Hasan
Âli Yücel, değerli Dekanımız Hamid Ongunsu, Profesör Halide Edib, Profesör
Dr. von Aster ve Dr. Abdülhak Adnan olmak üzere en derin saygı ve teşekkürlerini
sunmayı bir vazife bilen muharrir, böyle bir çalışmadan beklenen
hizmetin memleketimizin kültür alanında gerçekleştiğini görmekle büyük bir
sevinç duyacaktır.
Dr. Burhanettin Batıman.