Bilindiği gibi bir süreden beri İsmail Gaspıralı’nın eserlerini derleyip “Seçilmiş Eserleri” adı altında neşretmeye çalışıyoruz. Daha önce iki cilt yayımlamıştık. Bu sefer üçüncü cildi okuyucuların dikkatine sunuyoruz.Bu ciltte, İsmail Bey’in 1883-1914 yılları arasında Tercüman gazetesinde dil, edebiyat ve seyahat konularında yayımlamış olduğu belli başlı yazıları topladık. Yazılar, kitaba bütün olarak ve aynen alınmış, metin neşrinde tutulan yol ayrıca açıklanmıştır. Bu ciltteki bütün yazıların toplu listesi kitabın sonunda verilmiştir. Yazıların sayısı oldukça çok olduğundan “İçindekiler” kısmında bunların tamamını değil ait oldukları konunun adını vermeyi tercih ettik.Bu cildin büyük bir kısmını oluşturan “Dil Yazıları”nın neredeyse tamamı, genel olarak “Türkçe” ve onun Türk dünyasına teklif ettiği “ortak edebî Türk dili” hakkındadır. Bu sebeple “Dil Yazıları”nda da bir alt sınıflandırmaya gidilmemiş, yazılar kronolojik sırayla verilmiştir. Böylece “ortak edebî Türk dili”nin nasıl merhalelerden geçtiği daha iyi anlaşılacaktır. Bu yazılarında o, Türk dilinin tarihî gelişiminden, çeşitli lehçelerinden, Türkçenin büyük sanatkârlarından ve önemli eserlerinden söz etse de hepsinde temel mesele, “ortak edebî Türk dili”dir. İsmail Bey, özellikle 1905’e kadar, ağır Rus sansürü yüzünden gerçek düşüncesini açıkça dile getiremez; kapalı, imalı konuşur. Rus Meşrutiyeti’nden sonra düşüncelerini daha rahat anlatma imkânı bulur.8 • İsmaIl Gaspıralı SeçIlmIş EserlerI: IIIOnun “ortak edebî Türk dili” teklifi, genel olarak bilinse de, dönemin ihtiyacına cevap verebilen “ortak Türk edebiyatı”, “ortak Müslüman-Türk eğitimi (Usul-i Cedit)” düşünceleri pek bilinmemektedir. Hâlbuki bunlar, onun asıl idealinin ayrılmaz parçalarıdır. Ortak dil ve edebiyatla, Avrupa’nın bilim ve teknolojisine dayanan usul-i cedit eğitimle, bütün Türk halkları için dünyada “tek bir ulusal kimlik” yani “modern Türk kimliği” oluşturma, İsmail Bey’in asıl büyük idealini oluşturur. Bu ideale de ancak iyi bir eğitimle kavuşmak mümkündür. İsmail Bey, Türk halklarını bu hedefe götüreceğini ümit ettiği “usul-i cedit eğitimi”ni, hürriyet ve istiklâlden de önde tutar. O, esaslarını birçok yerde belirttiği “usul-i cedit eğitimle”, Türk halkları arasında ayrılığa ve parçalanmaya sebep olan feodal kimlik ve kültür anlayışının ortadan kalkacağına ve modern Türk kültürünün bunların yerini alarak yeni bir “Türklük” bilincinin gelişmesini sağlayacağına inanıyordu. Nitekim bir yazısında şöyle diyordu: “Til meselesi yalnız bir ‘edebî’ mesele değildir. Belki daha ziyade içtimaî, siyasîdir. İlim, tarih, fen, etnografya ve ulum-ı siyasiyeye aşina olanlara bu iş, gün gibi zahirdir. ‘Yek lisan-ı edebiyesi’ olmayan kavim ve millet, 5-10 değil, hatta 100 milyon can olursa (olsa bile) heyet ve millet olamıyor.” (Bizim Matbuat, 3 Fevral 1906, Sayı: 9). Görüldüğü gibi “Türklük bilinci” oluşturmak, modern Türk kültürünün temelini atmak, yani Türk halklarını tek bir “millet” hâline getirmek, İsmail Bey’in ömrü boyunca yapmak istediği tek iş olmuştur.İsmail Bey’in bu düşüncelerini, ne yazık ki zamanın Rus aydınları ve siyasetçileri, Türk halklarının bazı aydınlarından çok daha iyi anlamış ve bu düşüncelerin kendileri için doğuracağı problem ve tehlikeleri fark etmişlerdi. Bu yüzden, Türk halklarının o zamana kadar Müslümanlık düşüncesinden sonra iyi-kötü var olan tek soy bilinci (Türk soyuna ait olma şuuru), gittikçe genişleyen yazı dili (ortak Türk edebî dili) ve modern kültür birliği, Sovyet dönemde Önsöz • 9kararlı bir şekilde yok edilmek istenmiştir. Bu oldukça fırtınalı ve dramatik dönemde, dine savaş açılmış; Türk halklarının yazı dili iyice ayrıştırılmış; mahallî boy kimlikleri, ulusal kimlik hâline getirilmiş; feodal nitelikte olsa da millî özellikler taşıyan ortak kültürü, “Sovyetleştirme” perdesi altında Ruslaştırılmaya çalışılmıştır. İşin daha da kötüsü, günümüzde ortaya çıkan vahim duruma rağmen, birçok Türk halkının aydını-siyasetçisi, bu gerçekleri kavramakta hâlâ zorluk çekmektedir. Bu açıdan bakıldığında, yayımlamış olduğumuz İsmail Bey’in dil ve edebiyat hakkındaki yazıları, günümüz açısından bir kat daha değer kazanmaktadır; bunlar ibretle okunmalı ve onun teklifleri üzerinde tekrar tekrar düşünülmelidir.Bu kitaptaki “Edebiyat Yazıları”, “Dil Yazıları” kadar bütünlük göstermediği için onları sınıflandırmada zorlukla karşılaştık. Bu biraz da İsmail Bey’in edebiyat anlayışıyla ilgilidir: Çünkü o, edebiyatı, “edep, ahlâk, hüner ve ilim intişarına hizmet eden cümle asar-ı kalemiyeye edebiyat derler.” (Edebiyat-ı Cedide, Tercüman, 1888, Sayı: 13) diye tanımlar. Yaptığı tanımın bugün yadırganacağı açıktır; ama, İsmail Bey, “millet”in temel unsurlarından biri olarak gördüğü Avrupaî Türk kültürünün oluşmasında “edebiyat”a topluma yol gösterme, yararlı olma rolünü biçmiştir. Bu sebeple “edebiyat yazıları”, edebiyat nazariyesinden, eleştiriye, hâl tercümelerinden, tanıtma ve teşvik yazılarına kadar geniş bir yelpaze oluşturur. Birçok “edebiyat” yazısı, sözünü ettiğimiz özelliklerden en az iki veya üçünü, hatta bunların tamamımı da içerebilir. Bu yüzden “edebiyat yazıları”nı konularına göre sınıflandırmada zorlukla karşılaştık. Yine de bu yazıları genel özelliklerine ve ağırlıklı konularına göre ikiye ayırmayı tercih ettik: Edebiyat nazariyesi, edebî tenkit konulu teorik mahiyetteki veya teorik ağırlığı daha fazla olan yazıları “Edebiyat nazariyesi, tenkit yazıları” olarak sınıflandırdık. Genel edebiyat konularını, küçük edebî portreleri, edebî eserler ve matbuat 10 • İsmaIl Gaspıralı SeçIlmIş EserlerI: IIIhakkındaki tanıtma yazılarını da “Yazarlar, Eserler, Yayınlar” başlığı altında topladık. İsmail Bey, özellikle Türkiye’deki dil, edebiyat, bilim ve eğitim hayatını oldukça yakından takip etmiş, ülkemizdeki kültürel gelişmeleri, neşriyatı, Rusya Türklerine tanıtmak amacıyla düzenli yazılar kaleme almıştır. Onun bu tarz yazıları, aynı zamanda Türkiye’deki modern edebiyat ve bilim eserlerini Rusya Türklerine örnek gösterip, benzer eserlerin onlar arasında da yazılmasını teşvik etmek amacına yöneliktir. Diğer yandan Türkiye’deki edebî neşriyatın kusurlarını eleştirmekten de çekinmez. Türkiye’nin edebiyat ve kültürel hayatı hakkındaki bu tarz yazılarının çoğu, Tercüman’ın Osmanlı ülkesinde yaygın olarak satılıp okunduğu 1895-1897 yılları arasında yazılmış ve “İlâve-i Tercüman”, “Zamime”, “Koşma” olarak adlandırılan Tercüman eklerinde yayımlanmıştır. Tercüman koleksiyonları üzerinde yaptığımız araştırmalar sonucunda “İlâve-i Tercüman”ların çoğunun Türkiye’ye gönderilen Tercüman nüshalarında yer aldığı, Rusya içinde dağıtılanlarda bu eklerin olmadığı veya farklı olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca Türkiye’ye gönderilen Tercüman nüshalarının bazen Rusya içinde satışa sunulanlardan birkaç gün önce basıldığı ve iki nüsha arasında farklılıklar olduğu görülmüştür. Dolayısıyla “Edebiyat Yazıları” genel başlığı altında topladığımız bazı yazı ve makalelerin, doğrudan doğruya Osmanlı Türkleri için yazıldığını göz önünde bulundurmak gerekir. İsmail Bey’in edebiyat anlayışı da Türkiye’deki genel yaklaşıma yakındır. Onun görüşleri, büyük ölçüde Tanzimatçıların, özellikle Ahmet Midhat Efendi’nin edebiyat anlayışıyla paralellik gösterir. Her ikisi de en geniş anlamıyla edebiyatın halka yararlı olmasını, temel prensip olarak kabul etmişlerdir. “Edebiyat Yazıları” bölümünde bulunan bu yazılarının dışında, çeşitli konulardaki yazı ve makale-Önsöz • 11lerinde, yeri geldikçe edebiyat hakkındaki görüşlerini de açıklamış olduğunu ayrıca belirtmek gerekir. “Edebiyat Yazıları”, İsmail Bey’in Osmanlı, Rus, Avrupa edebiyatı hakkındaki düşüncelerini, bir bütün olarak anlamamızı sağlayacağı gibi aynı zamanda onun modern bir Türk milleti oluşturma projesinde, edebiyattan neler beklediğini de ortaya koymaktadır. İsmail Gaspıralı, ayrı ayrı Türk yazı dillerinin ortaya çıkmasına itiraz ettiği gibi ayrı ayrı modern Türk edebiyatlarının (kavmî edebiyatların) oluşmasını da engellemek, onları bir potada toplamak istemiştir. Buna rağmen bugün “Tatar millî dilinin ve edebiyatının” öncüleri olarak kabul edilen Kayyum Nasırî, Abdulla Tukay gibi şahsiyetlere de büyük değer verir, onları takdir eder; çünkü, gelecekte “diller” gibi edebiyatın da birleşeceğine inanmaktadır. Bu sebeple, mahallî Türk lehçelerinde eser yazanları da modern edebiyatın öncüsü olarak alkışlar, halka yararlı oldukları için takdir eder. “Edebiyat Yazıları”nın içinde, İsmail Bey’in Türkiye ve Rusya Türklerinin basın-yayın faaliyetleri hakkındaki yazıların da yer alması okuyucuları şaşırtmamalıdır. Çünkü o, matbuatı da edebiyatın içinde kabul eder. Bu yüzden“Edebiyat Yazıları”nda Türkiye ve Rusya Türklerinin süreli yayınları, gazetecileri hakkındaki bazı yazılarına da yer verilmiştir.Kitabın son bölümünü oluşturan “Seyahat Yazıları”, İsmail Gaspıralı’nın çeşitli yıllarda, değişik yerlere yaptığı, amacı belli yolculuklardan sonra, gazetesinde yayımladığı izlenimleri içermektedir. Bunların bir kısmı küçük, kısa; bir kısmı da uzun, tefrika hâlinde yayımlanmış yazılardan ibarettir. İsmail Bey, seyahatnamelere, modern edebiyatın bir türü olarak önem verir, onları, roman ve hikâyeler gibi topluma yararlı bilgiler vermesi gereken edebî ve hatta ilmî eserler olarak kabul eder. Bu sebeple seyahat yazıları, 12 • İsmaIl Gaspıralı SeçIlmIş EserlerI: IIIbize, onun çeşitli ülkelerdeki siyasî, sosyal, fikrî ve dinî hayat hakkındaki görüşlerini, ayrıntılarıyla öğrenme imkânı verir.İsmail Bey mesleği ve idealleri sebebiyle Türk ve İslam âleminin birçok yerine seyahat etmiş, bu yolculuklarında tanışıp görüştüğü Türk, Arap, Hint ve diğer halkların aydınlarıyla fikir alış-verişinde bulunmuştur. Hiç şüphe yok ki seyahat izlenimlerinin büyük bir kısmını yazıya dökmemiş ve hatta gördüğü, öğrendiği birçok şeyi de dile getirmemiştir. O, seyahat yazılarında da her zamanki gibi ihtiyatlı ve soğukkanlıdır. Buna karşılık şahit olduğu olumsuzlukları, ölçülü ama oldukça açık bir şekilde eleştirmekten de geri kalmaz. Seyahat yazılarında, özellikle Türk ve İslam dünyasının sosyal, siyasî, dinî ve fikrî hayatındaki aksaklıkları, eksiklikleri acı bir dille eleştirdiği görülür. Yine de her şeye rağmen bunlar, karamsar yazılar değildir. Yazar, tükenmez bir enerjiyle, okuyucusuna ümit ve geleceğe güven duygusu aşılar.“Seyahat Yazıları” önce, ait oldukları coğrafî bölgelere göre ayrılmış, sonra kendi içlerinde kronolojik sıra içinde verilmiştir. İsmail Bey tarafından bir seri hâlinde yayımlanan seyahat notlarının yapısına dokunulmamış bunlar, olduğu gibi verilmiştir: Mesela; 1893’teki Türkistan yolculuğunu anlatan “Bahçesaray’dan Taşkent’e Seyahat” yazı serisinin içinde Kafkasya ve Azerbaycan hakkında notları olsa da bunlar ayrılmamışlardır.“Türkiye Seyahatleri” kısmında değişik tarihlerde gerçekleştirdiği yolculuklar sebebiyle kaleme aldığı yazılar toplanmıştır. Türkiye hakkında bazı genel hükümleri, yorumları taşısalar da bunların tamamı, İstanbul’la ilgilidir. Bu yazılarında Türkiye’nin büyüklüğünü, İslam dünyasındaki mümtaz yerini, devletin eski ihtişamını açıkça ifade etse ve hatta bunlarla üstü örtülü bir şekilde gurur duysa da Türkiye’de gördüğü bozuk siyasî ve sosyal hayat; eğitimde Önsöz • 13ıslahatlardan beklenenin elde edilememesi; çeşitli sahalarda şahit olduğu gerilik, onu çok üzmüştür. Olumsuzluklar, bozukluklar konusunda hem acı tenkitlerde bulunur hem de bunlar karşısında kendi çözüm tekliflerini anlatmadan edemez. Diğer yandan kendisini “Türk casusu” olarak gören ve daima izleyen Rus gizli servisinin ve onu sürekli Rus hükûmetine gammazlayan misyoner çevrelerinin eline bir koz vermemek için çok dikkatli bir dil kullanır. Bu açıdan Osmanlı yönetiminin bazı siyasî karar ve tavırlarını, gereğinden daha açık bir şekilde eleştirir. İşin acı tarafı, bazen Türkiye’de de polis tarafından takip edilmiş olmasıdır. Nitekim bir yazısında bunu açıkça belirtip, dostlarıyla görüşmeden İstanbul’dan ayrıldığından söz eder.“Kafkasya-Azerbaycan Seyahatleri” bölümünde Kafkasya’ya (tabiî o dönemde Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan bugünkü sınırları ile söz konusu değildir) yaptığı yolculukları anlatır. İlk yolculuğu 1886’da hem Tercüman gazetesine okuyucu bulma hem de Kafkasya muhitini daha yakından tanıma amacına yöneliktir. O zaman Kafkasya Umumî Valiliğinin merkezi olduğu için Tiflis önemli bir kültür ve ticaret merkezidir. Tonguç ve Şafak adlı ilk eserlerini de buradaki Ünsizadeler Matbaası’nda bastırmıştır. 1893 Türkistan seyahatinde bu yörelerde gördüklerini, yorumlarını “Bahçesaray’dan Taşken’e Seyahat”in içinde anlatır.Aslında Azerbaycanlı aydınlarla ve Hacı Zeynelabidin Tağıyev’le yakın ve yoğun ilişkileri her zaman olmuştur. Başta Hasanbey Melikzade Zerdabî ve Ali Merdan Topçubaşı olmak üzere Ünsizade kardeşler, Hüseyinzade Ali Bey, Ahmet Ağaoğlu, Sultan Mecid Ganizade ve nihayet kızı Şefika Hanım’la evlenen Nesib Bey Yusufbeyli ve daha başkalarıyla çeşitli zamanlarda ortak faaliyetlerde bulunmuş, onlar hakkında Tercüman’da birçok yazı da yazmıştır. Buna rağmen seyahat notlarında bu şahıslar hakkında çok az bil-14 • İsmaIl Gaspıralı SeçIlmIş EserlerI: IIIgiye rastlıyoruz. Bazı endişeler yüzünden bu konuda suskun kaldığı düşünülebilir. “Türkistan Seyahatleri” bölümünde 1893 ve 1908 tarihlerinde bu bölgeye yaptığı iki ayrı yolculuğun gözlemleri yer almaktadır. İlk yolculuğunun ürünü olan Bahçesaray’dan Taşkent’e Seyahat, 14 yazıdan oluşmaktadır. Seyahatinin amacı, Türkistan’da yenileşme hareketlerini, “Usul-i Cedit” mekteplerle başlatma ümididir. Bunun için daha önce Türkistan Valiliğine müracaat etmiş; ama olumlu cevap alamamıştır. Bu sefer Buhara Emiri’ni, ülkenin ileri gelenlerini, ulemayı ikna edebilme ümidindedir. Hem Rusların tavrı hem de dar görüşlü, geri kafalı Buhara uleması, İsmail Bey’in çabalarını boşa çıkarmıştır. O dönemde Buhara yöneticilere hâkim olan zihniyeti; din, eğitim, bilim anlayışını, İsmail Bey, objektif gözlemlerle, iğneleyici bir dille anlatır. Bu bakımdan gezi notları, belgesel niteliğindedir.Rus Meşrutiyeti’nden sonra, herhâlde “artık bazı değişiklikler olmuştur” beklentisiyle haziran 1908’de yeniden Türkistan’a gider. Önceki kadar olmasa da yine hayal kırıklığı içinde geri döner. Bu yolculuğunu Tercüman’da önce “Yol Boyunda Gördüğüm, Sezdiğim”, “Yol Boyunda Ne Gördüm”başlıklı yazılarında anlattıktan sonra “Buhara’da Ne Gördüm” genel başlığı altında geri kalan izlenimlerini okuyucuyla paylaşmaya devam eder. Bu sebeple biz bu ikinci seyahatinin yazılarını “İçindekiler” kısmında “Buhara’da Ne Gördüm” başlığı altında vermeği tercih ettik. “Rusya-Polonya Seyahatleri” iki ayrı yazıdan ibarettir. “Sergide Ben Ne Gördüm”de her yıl tekrarlanan ve Rusya’nın her yerinden satıcı ve alıcıların geldiği, Türkiye, İran ve Çin’den dahi tüccarların katıldığı Nijniy Novgorod panayırının (Makarya veya Mekerce Panayırı olarak da bilinir) 1896’daki durumu hakkında genel bilgiler verir. Kendisinin bu panayıra daha önce de gittiğini biliyoruz.Önsöz • 15İkinci yazı “Polşa Müslümanları”dır. Polonya’daki Müslümanları tanıtan, onların Kırım Tatarlarıyla alakalarını açıklayan, Türkçe yazılmış nadir makalelerden biridir. Yazının sonundaki “İlerisi var” kaydına rağmen Tercümangazetesinde devamına rastlayamadık; tamamlanamadığı anlaşılıyor.“Mısır ve Hindistan Seyahatleri” başlıktan da anlaşıldığı gibi bu iki ayrı coğrafyaya yapılan gezilerle ilgilidir. İsmail Bey’in “Dünya Müslümanları Kongresi”ni toplayabilmek amacıyla bir teşebbüste bulunduğunu, bu iş için Kahire’ye kadar giderek orada ülkenin ileri gelen yöneticileri ve aydınlarıyla görüştüğünü, bu konudaki düşüncelerini, Seçilmiş Eserleri’nin II. cildinde yayımlamıştık. Tercüman’da “Yerli” takma adıyla çıkan ve 10 yazıdan ibaret olan Mısır izlenimleri, İsmail Bey’in Araplar, İslam dünyası, Avrupa ile Müslümanların ilişkileri konularındaki düşüncelerine açıklık getiriyor.1912’de “Usul-i Savtiye” ve “Usul-i Cedit” eğitimi tanıtmak için çıktığı Hindistan seyahatini, “Maarif Yolunda”başlığıyla neşredilen 5 yazı hâlinde Tercüman’da yayımlar. Ayrıca bu seyahati hakkında “Hint Yolundan” ve “Hint’ten Dönerken” başlıklı yazılarını da “Seyyah” imzasıyla, İstanbul’daki Türk Yurdu dergisinde neşrettirir.Gaspıralı Tercüman’daki birçok yazısında imza kullanmaz; ama; dili ve üslubundan ona ait yazıları belirlemek zor değildir. Bu kitapta topladığımız yazılarda ismini veya “Yerli”, “Kart”, “Seyyah” gibi takma adlarını kullanmışsa biz de bu imzaları olduğu gibi aldık. İsmail Gaspıralı’nın bu ciltte yayımladığımız yazıları, onun birçok yönünü daha yakından öğrenmemizi sağlayacaktır. Diğer iki cilt gibi bu eserin de İsmail Gaspıralı hakkında yapılacak yeni araştırmalar için güvenilir bir kaynak olacağından eminiz.16 • İsmaIl Gaspıralı SeçIlmIş EserlerI: IIIMetinlerin Arap alfabesinden aktarılmasında ve açıklanmasında elimizden geldiği ölçüde dikkatli davrandık. Yine de metinlerin kötü baskısından veya fotokopilerin silikliğinden kaynaklanan problemli yerler; okunamayan veya anlamı belirlenemeyen kelimeler olmuştur. Okuyucularımız, bu gibi problemleri çözmede bize yardımcı olurlarsa memnun oluruz; çünkü amacımız, Türk dünyasının önderleri, fikir adamları arasında mümtaz bir yeri olan İsmail Gaspıralı Bey’in eserlerini, elden geldiğince mükemmel bir şekilde Türk boylarının okuyucularına sunmaktır.İsmail Gaspıralı’nın “Seçilmiş Eserleri”ni yayımlamaya devam eden Ötüken Yayınevine teşekkür borçluyuz. Onların Türklüğe ve Türk kültürüne duydukları gönülden sevgi ve sorumluluk duygusu, bizlere yeni araştırmalar için güç vermektedir