İslâm tarihi boyunca çeşitli fırkalar arasında fikir ve yöntem ayrılıkları her zaman var olmuş, fitne ve düşmanlığı körüklemediği sürece bu ihtilaflar bir zenginlik ve rahmet olarak telakki edilmiştir. Aslında her biri alternatif çözüm potansiyeli taşıyan bu görüş ayrılıkları, ne yazık ki bazen çözüm önermek şöyle dursun bizzat sorunun bir parçası haline dönüşmüş ve taraflar arasında şiddetli çatışmalara sebebiyet vermiştir.Devlet ve toplum yapısında bozulmaların görülmeye başladığı 17. yüzyıl Osmanlı’sı da birbirinin alternatifi iki farklı ekol olan Kadızâdeliler ve Sivâsîler’in bu türden tartışmalarına tanıklık etmiştir. Esas itibariyle amaçları, huzurun temini ve sorunların çözümünde kesişen bu iki ekol, aynı amaca ulaştıracak yöntemlerde anlaşamamış ve hararetli bir tartışmanın tarafı olmuştur. Kadızâde MehmedEfendi ile Abdülmecid Sivâsî Efendi arasında başlayan bu tartışmalar, toplumun gündeminde büyük yankı uyandırmış ve bu iki ismin takipçileri tarafından yüzyıl boyunca sürdürülen bir ekolleşmeye dönüşmüştür.Genellikle her iki ekolün önderleri de Osmanlı ilmiyesınıfının en alt zümresini teşkil eden cami vâizlerinden oluşmuştur. Bunlar arasında fakihler olarak da anılan Kadızâdeliler’in savunduğu fikirler, İslam tarihinde problemlerin çözümü için dinin özüne dönmeyi öneren Selefi 8 │ Kadızâdeliler ve Sivâsîler Tartışmasıdüşünce ile benzeştirilmiştir. Sivâsîler ise bu düşünceye karşı içinde tasavvuf kültürünü de barındıran geleneksel anlayışın savunucusu konumundadır.Kadızâdeli vâizler ile sûfîler arasında vuku bulan bu tartışmalar, o döneme tanıklık etmiş bazı isimlerin de aralarında bulunduğu birçok araştırmacının dikkatini çekmiş, tarihî kaynaklar ve müstakil eserler tarafından konu edilmiştir. Bu araştırmayı diğerlerinden farklı kılan husus ise, tartışmayı sadece tarihi veriler ışığında ele almanın ötesinde tarafların görüşlerini kendi anlatımlarından öğrenmemize imkân veren yazma metinlerin ilk defa incelendiği bir çalışma olmasıdır. Her iki ekol mensuplarınca telif edilen bu eserlerin incelenmesi neticesinde, meseleye bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşma fırsatı bulunmuş, tartışılan konuların birbiriyle ilişkisi kurulmaya çalışılmış ve bu sayede tartışmanın arka planına yönelik bazı tespitlere ulaşılmıştır.Kadızâdeliler ve Sivâsîler arasında gerçekleşen bu tartışmaların, siyasî ve ideolojik yönleri bulunsa da tartışma konuları iki ekol tarafından dinî-hukukî bir zeminde temellendirilmeye çalışılmıştır. Belli düzeyde fıkıh eğitimi almış tarafların tartışılan meseleleri klasik hukuk doktrininin terminoloji ve sistematiğini kullanarak temellendirmeye çalışması bu konu üzerinde çalışmamızın asıl sebebi olmuştur. Çalışmamız, giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. Konu sınırlandırması ve kaynak analizi yaptığımız giriş bölümünde, tarafların yaşadığı yüzyılın genel durumu ve toplum içindeki statüleri hakkında bilgi verilmiştir. Birinci bölümde Kadızâde ve Sivâsî ekollerinin oluşumu, bu ekolleş-Ön Söz │ 9menin önder şahsiyetleri ve tartışmanın tarihi seyri ele alınmıştır. İkinci bölümde ise Kadızâde ve Sivâsî ekollerinin sahip olduğu bakış açısı, tartışılan konulardan yola çıkarak belirlenmeye çalışılmıştır. Bu bölümde görüş ayrılıklarının fikrî temelleri üzerinde durulmuş bunun yanında tartışmaya etki etmiş olması muhtemel diğer nedenlere de değinilmiştir. Ardından görüşlerin temellendirilmesi esnasında müracaat edilen kaynaklar ve kullanılan metotlar hakkında bazı tespit ve değerlendirmelerde bulunulmuştur. Son olarak tartışılan meseleler, tek tek ele alınmıştır.Bu vesileyle yüksek lisans tezi olarak hazırladığım bu araştırma boyunca yönlendirme ve teşviklerini esirgemeyen danışman hocam Doç. Dr. Hasan HACAK’a, konu seçiminde yardımlarından istifade ettiğim Prof. Dr. Abdullah KAHRAMAN ve Yrd. Doç. Dr. Tayyip KILIÇ’a şükranlarımı arz ediyorum. Ayrıca fikir ve görüşleriyle çalışmamın şekillenmesine katkıda bulunan babam Prof. Dr. Ali AKPINAR ve kardeşim Ömer Faruk AKPINAR’a teşekkürü zevkle yerine getirilmesi gereken bir borç biliyorum.