İfrîkıye’de kurulan Fâtımî Devleti (297-567/909-1171) hüküm sürdüğü yaklaşık 260 yıllık süreç ile İslam tarih ve medeniyetinde önemli bir yere sahiptir. Şii-İsmâilî anlayışa sahip Fâtımîler kuruldukları andan itibaren İfrîkıye’nin doğusunda ve batısında hakimiyet alanlarını genişletme çabası içinde oldularsa da ilk üç halife döneminde devlet siyasî ve askerî açıdan hedeflenen noktaya gelememiştir. Nitekim Mağrib’in tamamında ancak dördüncü Halife Mu‘izz-Lidînillâh döneminde tam bir hakimiyet sağlanabilmiş ve Endülüs Emevî Devleti'nin bölge üzerindeki nüfuzuna büyük ölçüde son verilmiştir. Yine onun döneminde Bizans İmparatorluğu ile sürdürülen başarılı mücadele neticesinde Sicilya ve İtalya’nın güneyinde üstünlük sağlanabilmiştir. Öte yandan önceki halifeler döneminde bir türlü ele geçirilemeyen Mısır bu dönemde hakimiyet altına alınmıştır. Ardından bugünkü Suriye topraklarını içine alan Bilâdüşşam bölgesinin büyük bir bölümünü ele geçirmek suretiyle Fâtımî Devleti'nin o günkü İslam dünyasının en büyük güçlerinden biri haline gelmesini sağlamıştır. Buna bağlı olarak Hicaz’da hutbelerin kendi adına okunmasını sağlayarak daha önceki Fâtımî halifelerinin gerçekleştiremediği büyük bir başarıya imza atmıştır. Hilâfet merkezini kendi inşa ettirdiği Kahire şehrine taşımak suretiyle Fâtımîler’in Mısır dönemini başlatmış, ayrıca yaptırdığı Ezher Cami ile İslam dünyasında felsefî, dinî ve içtimaî hareketlere liderlik edilmesinin zeminini hazırlamıştır. Onun İsmâilî doktrinine getirdiği yeni yaklaşımlar mezhebin gelişmesinin ve yaygınlaşmasının önünü açmış ve doğu bölgelerinde daileri vasıtasıyla Şii-İsmâilî taraftarların artmasını sağlamıştır. Neticede Mu‘izz’ın halifeliği döneminde Fâtımîler, siyasî, askerî, dinî, kültürel ve sosyal alanlarda büyük başarılar elde etmişlerdir. Fâtımîler’in en önemli dönemlerinden birini teşkil eden Halife Mu‘izz dönemi hakkında Türkiye’de herhangi bir ilmî çalışmanın yapılmamış olması, bizi İslam tarihinde önemli bir yer tutan bu dönemi incelemeye sevk etti. Yine ilgili dönem hakkında diğer dillerde yapılan çalışmaların kaynak, analiz ve değerlendirmeler noktasında ikmal edilmesi gerektiğini tespit etmemiz de bu dönemi çalışma konusu olarak belirlememizde destekleyici bir unsur oldu. Fâtımî Devleti'nin yaklaşık 23 yılını (341-365/953-975) ele aldığımız bu çalışma, giriş kısmı ve üç bölümden müteşekkildir. Araştırmanın konusu, önemi, hedefi, yöntemi ve kapsam ve içeriğinin yer aldığı giriş kısmında ayrıca bu çalışmada yararlandığımız kaynaklar ve araştırma eserler tanıtılmış ve Fâtımîler’in kuruluş safhası olan Mu‘izz öncesi ilk üç halife dönemi ele alınmıştır. Halife oluşu ve dönemindeki siyasî ve askerî olaylar başlıklı birinci bölüm içerisinde Halife Mu‘izz’in veliahtlık öncesi hayatı, veliaht ilan edilmesi ve halife oluşu, Fâtımîler’in Mağrib’i hâkimiyet altına alması, Endülüs Emevî Halifeliği ile ilişkiler, Bizans İmparatorluğu ile ilişkiler, İhşîdîler ile ilişkiler, Karmatîler ile ilişkiler, hilâfet merkezinin Mansûriye’den Kahire’ye taşınması ve son olarak Mu‘izz’in veliaht ataması, vefatı ve şahsiyeti adlı konuları ele aldık. İkinci bölümde Mu‘izz döneminde Fâtımîler’in Mağrib ve Mısır’daki idarî, adlî, malî ve askerî teşkilâtların durumunu ortaya koymaya çalıştık. Üçüncü ve son bölümde ise Mu‘izz döneminde Fâtımîler’de dinî, ilmî, edebî, kültürel ve sosyal hayatı inceledik. Çalışmanın hazırlanması aşamasında yönlendirmeleri, direktifleri ve tenkitleleriyle eserin bu aşamaya gelmesine büyük katkı sunan çok değerli danışman hocam Prof. Dr. Saim Yılmaz’a teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim. Çalışmanın aşamalarında sundukları kıymetli katkılar vesilesiyle saygı değer Prof. Dr. Levent Öztürk hocama şükranlarımı sunarım. Yine kıymetli Doç. Dr. Emrah Kaya hocama da çalışmanın bu aşamaya gelmesinde yaptıkları değerli katkılardan ötürü müteşekkirim. Çalışmamızın bu aşamaya gelmesinde önemli payı olan Doç. Dr. Halil İbrahim Hançabay hocama ayrıca teşekkürlerimi sunarım. Bursiyeri olduğum Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezine (İSAM) bağlı Araştırmacı Yetiştirme Projesi (AYP) kapsamında bizlere gerekli kolaylıkları gösteren, çalışmalarımızda rahat etmemiz için imkanları seferber eden tüm akademik ve idari çalışanlara müteşekkirim. Yine Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) çalışanlara kütüphane noktasında sundukları hizmet ve katkılardan ötürü teşekkür ederim. Beni yetiştirip bugüne gelmemi sağlayan, dua, temenni ve teşvikleri ile arkamda olduklarını hissettiren sevgili anne ve babama, abim ve kardeşlerime en içten şükranlarımı sunuyorum. Son olarak gösterdiği anlayış ve sabır ile desteklerini her zaman gördüğüm sevgili eşim Adile Kübra’ya, “babam devamlı ders çalışıyor” şeklinde sürekli sitem etmesine rağmen annesiyle birlikte aynı sabrı ve anlayışı gösteren biricik oğlum Ali Tarık’a ve gözümüzün nuru olan Ahsen Neda’ya en kalbî şükranlarımı sunuyorum.