Kur’ân-ı Kerîm’den sonra İslâm’ın ikinci kaynağı sünnettir. Vahyin ilk muhatabı olan sahâbe ve kendisinden sonra gelen ikinci nesil tâbiîn, birçok konuda Kur’ân ve sünneti kendilerine rehber edinmişlerdir. Ashâb-ı kirâm’ın birçoğu Hz. Peygamber (s.a.v)’in vefatından sonra Hicaz bölgesinden dışarı çıkarak fethedilen bölgelere iskân etmişlerdir. Ayrıca, fetih politikasının bir neticesi olarak yeni yerleşim yerlerini inşâ etmekle kalmamış, dinî, ilmî, siyasî, ekonomik ve kültürel anlamda etkilemişlerdir. Kûfe, Hz. Ömer (ö. 23/644)’in hilâfeti döneminde Sa’d b. Ebî Vakkâs (ö. 55/675) komutasında, 17/638 yılında İslâm ordusu tarafından fethedilmiştir. Başlangıçta bir garnizon şehri olarak kurulan Kûfe, yüzlerce sahâbenin göç ve iskân etmesiyle askerî ve siyasî kimliğinden sıyrılıp ilmî bir merkez haline gelmiştir. Kuşkusuz bu bölgenin ilmî alanda bir merkez olması hususunda Abdullah b. Mes’ûd (ö. 32/652-53)’un büyük katkıları olmuştur. Hz. Ömer (r.a) döneminde (13/634-23/644) Kûfe kadılığı ve Beytülmâl idareciliği yapmış ve ilerleyen süreçte Kûfe mektebinin temelini atmıştır. Kıraat, tefsir, hadis, fıkıh ve nahiv ilimlerinin bu merkezde gelişmesine öncülük etmiştir. Kûfe kurulurken yapı
lan ilk icraatlardan birisi, şehrin merkezine mescid inşâ edilmesidir. Konum olarak bu mescidin yapısı, bir pazarın etrafına bina edilmesidir. Bu ticaret merkezinin en önemli özelliği ise, ticarî faaliyetler haricinde ilmî münazaraların, şiir dinletilerinin ve mûsikî çalışmalarının yoğun olduğu bir kültür merkezi olmasıdır. Kunâse pazarı ve Kûfe mescidi sıkı ilişkisini sürdürmüş ve bu eğitim merkezinde çok değerli âlimler yetişmiştir. Süleymân b. Mihrân el-A’meş (ö. 148/765), Ebû Hanîfe (ö. 150/167), Süfyân es-Sevrî (ö. 161/778), Yahyâ b. Ziyâd Ebû Zekeriyyâ el-Ferrâ (ö. 207/822) ve Âsım b. Behdele Ebi’n-Necûd (ö. 127/745) gibi âlimler bu yapıda yetişmiştir. Âsım b. Behdele Kıraat-i Seb‘a imamlarından birisidir. Küçük yaşlarda sahâbeye yetiştiğinden dolayı tâbiînden sayılmıştır. Kıraat, hadis, tefsir, fıkıh, akaid ve nahiv ilimlerinde devrin önemli tâbiîn âlimlerinden ders almıştır. Âsım’ın en önemli hocası Ebû Abdurrahman es-Sülemî (ö. 73/692)’dir. Ebû Abdurrahmân es-Sülemî, Hz. Osman (ö. 35/656) döneminde istinsah edilen mushafı okutmakla görevlendirilmiştir. Âsım b. Behdele, hocasının vefatından sonra Kûfe’de reîsül-kurrâlık makamına getirilmiş ve ömrünün sonuna kadar bu vazifeyi yürütmüştür. Hocasının başlatmış olduğu, çarşı esnafına yönelik Kur’ân tâlimini devam ettirmiş ve bu güzel uygulamayı öğrencilerine emanet etmiştir. Araştırmamızın konusunu oluşturan Âsım b. Behdele Kûfe’li râviler arasında yer almıştır. İbn Mes’ûd (r.a)’un kıraatini aldığı Zir b. Hubeyş (ö. 82/701), Muhadram hadisçi olan Ebû Vâil (ö. 82/701) ve Kûfe’de ikâmet eden tâbiîn neslinin âlimlerinden hadis rivayetinde bulunmuştur. Rivayetleri genel olarak merfû karakterli olup hadis kaynaklarında geçmektedir. Çalışma iki ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde Âsım b. Behdele’nin yaşadığı çevre, aile hayatı, eğitim süreci, yapmış olduğu faaliyetler, önemli hocaları ve öğrencileri üzerinde durulmuştur. İkinci bölüm ise, Âsım b. Behdele’nin Kütüb-i Tis’a (Câmi’-Sünen-Müsned)’da yer alan rivayetlerinin tahrîci ve tenkîdi olmuştur. Ayrıca dipnotlarda hadisler hakkında kısa bilgiler verilmiş, aslî kaynaklardaki yerleri belirtilerek mükerrer hadisler tekrar edilmeden değerlendirilmiştir. Âsım b. Behdele’nin merfû rivayetlerinin tahrîcinin yanında, rivayet edilen hadislerin tercümesi yapılmış ve gerekli yerlerde isnadlar değerlendirilmiştir. Yine ikinci bölümde, sık sık cerh ve ta’dîl âlimlerinin görüşlerine başvurularak râviler hakkında hadis metodolojisi dairesi içerisinde sonuca ulaşılmıştır. Çalışmamız süresince tespit, öneri ve tenkitleriyle yolumu aydınlatan çok değerli danışman hocam Sayın Dr. Öğretim Üyesi Yunus YAZICI’ya ve bu zorlu süreçte yol arkadaşım olan kıymetli eşime çok teşekkür ediyorum.