Hümanistik ve metafiziksel düşünce, klasik düşünceden başlamak üzere, dini kendine konu edinerek, onu belli bir tarzda düşünmüştür. Bu, dinin ancak insani sınırlar çerçevesinde düşünülmesi ve bu doğrultuda değerlendirilmesi gerektiği fikrine kapı aralayarak, dinin kendinde ne olduğu ya da aslında nasıl bir anlam taşıdığı meselesini de arka plana itmiştir. Özellikle modern hümanistik düşünceyle birlikte, ontolojiden epistemolojiye doğru yaşanan geçiş, din ve Tanrı ile ilgili problemlerin birer bilgi problemi olduğu ve bu problemlerin ancak rasyonel düzleme çekilerek değerlendirilmesi gerektiği anlayışının hâkim olmasına yol açmıştır. Hümanistik öznenin, her şeyi kendi epistemik sınırlar içinde evrensel ve tarih dışı bir biçimde düşünmesi, varlığa bir sınır çizme olarak kendini göstermiştir. Bu sınır ya da tekçi ve evrenselci bakış, gerek Aydınlanma düşüncesi içindeki kimi düşünürler gerekse de postmodern ve postyapısalcı düşünürler tarafından eleştirilmiştir. Özellikle postyapısalcı düşüncenin hümanistik özne eleştirisi, öznenin merkezsizleşmesine ve modern düşünceyle sınırlandırılan alanların da tekrar gündeme gelmesine neden olmuştur. Merkezî konumunu yitiren özne, artık refarans olarak kendi aklını ve yetilerini gösteremez. Öyleyse insanın hakikat hakkındaki fikirleri de aslında tarihsel, kültürel ve hatta dile bağımlı hâle gelir. Bu açıdan bakıldığında rasyonel/doğal teolojinin konusu olarak ele alınan ve bu sınırlar içinde değerlendirilen din ve Tanrı problemi de felsefenin meseleleri arasında tekrar yerini almıştır. Fakat teolojinin geri dönüşü olarak adlandırılan bu durum, dinin katı ve dogmatik özelliklerinden arındırılması gerektiğine yönelik fikirleri de gündeme getirmiştir. Bu açıdan çalışmamız, bu anlayışlara odaklanmakta ve dinin çağdaş düşüncedeki konumunu tartışmaktadır. Şüphesiz ki bu çalışmanın nevşünema bulmasının ardında birçok kişinin yadsınamaz etkisi bulunmaktadır. İlk olarak bu çalışmanın her aşamasında olan, fikirleri, desteği, sabrı ve ısrarı ile beni bu çalışmayı bitirme konusunda destekleyerek gösterdiği azim ve kararlılığı için kıymetli insan, hocam Prof. Dr. Kasım Küçükalp’e; akademik hayata adım atmamı sağlayan ve bende farklı pencereler açan hocam Prof. Dr. Ferhat Ağırman’a; yaptığı kıymetli okumalarla desteklerini sunan Doç. Dr. Ergin Ögcem’e; hayatımın her aşamasında bana katlanan, sabreden, varlığıyla beni onurlandıran, güzel insan Nilgül Ünlü’ye ve son olarak da bu çalışmaya başlarken hayatıma giren, düşüncelerimi kökten değiştirerek bana başka bir dünyanın varlığını kanıtlayan, bakışlarında ilahî bir iz bulunan, insandan başka bir varlık olarak bana çok önemli mesajlar veren, bu çalışma bitmeden kaybettiğim köpeğim Hermes’e, teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunarım.