Hidayet yollarını bizlere gösterip, bizleri İslâmiyet ile şereflendiren Allah’a hamdolsun. Sonsuz salât ve selam en güzel rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya (s.a.v.) olsun!Kur’ân-ı Kerim her devirde anlaşılmak ve insan hayatında uygulanmak için indirilmiş bir kitaptır. Bu sebeple indirildiği günden bugüne kadar insanlar tarafından anlaşılmak istenmiştir. Hz. Peygamber, gerekli gördüğünde ayetleri ashabına açıklamış ve tebyin görevini yerine getirmiştir. Böylelikle dini ilimlerde Hz. Peygamber’den sonra da devam eden yerleşmiş bir gelenek oluşmuştur. Yapılan tefsir faaliyetleri bu disipline göre yapılmış, bu gelenek uzun yıllar devam etmiştir. Değişken ve aktif bir yapıya sahip olan hayatın kendisinde, değişim ve dönüşüm kaçınılmazdır. İnsanlık tarihinde sanayinin gelişmesi köklü bir değişimi meydana getirmiş ve yeni bir sürece girilmiştir. Çok yönlü olarak küresel çapta toplumsal yapıyı değiştiren modernizm olgusu, İslâm dünyasının tüm alanlarında etkili olduğu gibi dini değerlerinde de etkisini fazlasıyla göstermiştir. Sosyal hayattan bağımsız bir şekilde düşünmenin imkânsız olduğu tefsir ilminin de bu dalgalanmadan etkilenmesi kaçınılmaz olmuştur. İslâmiyet’in ilk dönemlerine ait olan gerek kaynaklar gerekse çalışmalar Müslümanlar için hem kaynak değeri hem de duygusal bakımdan oldukça önemli olmuştur. Bu sebeple modernizm gerçeği ile yüzleşen Müslümanlar bir taraftan geleneği korumak isterken diğer taraftan modernizmin getirdiği yeniliklere ayak uydurmaya çalışmışlar ve içinde bulundukları krizden çıkmak için çıkış yoları aramışlardır. Yaşanan bu krizler neticesinde Kur’ân’a ve kaynaklara geri dönülmesi gerektiği dile getirilmiş, Müslümanların yaşadıkları problemlerin ancak bu yolla çözüme kavuşturulabileceği öne sürülmüştür. Yaşanılan bu fikri cereyanlar birçok bölgede baş göstermiş ve meseleler çeşitli perspektiflerde tartışılmıştır. Çalışma, Müslümanların modernizm ile birlikte günümüzde de yaşamaya devam ettiği sorunlarla ilgili yapılan, özellikle günümüzde çokça tartışılan yorum çabalarını içermektedir. Araştırmamıza konu olan şahısların ileri sürdükleri iddialarının kendi zihin dünyalarında ne kadar tutarlı olduklarını irdelemekle kendimizi sorumlu hissederek, bu düşüncelerin genelde İslâm dünyası özelde ise tefsir ilminde nasıl konumlandırılabileceği tespit edilmeye çalışılmıştır. Şahısların yaptığı yorumlar dinin bizzat kendisi değildir gerçeğinden yola çıkılmış, hiç kimsenin inancına not vermeksizin yapılan yorumların doğruluklarını ve tenkitlerini vurgulamaktan kaçınılmamıştır Bu çalışmanın tamamlanmasında her zaman bana güven duyup, anlayış gösteren, yardımlarını ve ilmi birikimlerini hiçbir zaman esirgemeyen kıymetli danışmanım Dr. Öğr. Üyesi Faysal ARPAGUŞ’A, her zaman ve her koşulda yanımda olan sevgili anneme ve babama, ilmi birikiminden her zaman yararlandığım sevgili dayım Abdullah TEPE’YE ve yanımda daima varlığını hissettiren değerli dostum Derya ÖKSÜZOĞLU’NA en derin vefa duygularımla teşekkür ediyorum. Yapılan bu araştırmaların başka çalışmalara da vesile olmasını, ufakta olsa İslâm ümmetine fşaydalı olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyâz ediyor.