Bu kitabı yazmakla ilgili ilk düşüncelerim, az bilinir bir hastalık olan Myasthenia Gravis’in özellikleri ve dikkat edilmesi gereken yönlerini daha anlaşılır şekilde ifade edebilmek amacıyla 2019 yılında filizlenmeye başladı. Nöroloji ve nöroloji dışındaki hekim arkadaşlarım, myasthenia gravis’li hastalar ve hasta yakınlarıyla bu bilgileri paylaşma arzusuyla da zaman içinde olgunlaştı. Bu amaçla, kitabımda öncelikle “Myasthenia Gravis nedir? Özellikli alt grupları nelerdir? Miyastenik hastaların günlük yaşamlarında dikkat etmeleri gereken konular nelerdir? Myastenia Gravis’e eşlik edebilecek ek hastalıklar” gibi konuları, olgular ve literatür bilgisi ışığında tartışarak pratik bir el kitabı olacak şekilde anlatmaya çalıştım. Benim myasthenia gravis hastalığına karşı olan ilgim ise asistanlığımın başlangıcına, İstanbul Tıp Fakültesi Nöroloji kliniğindeki ilk günlerime dayanıyor. Asistanlığımın ilk günlerinde ulusal nöroloji kongresi nedeniyle birkaç gün için myasthenia gravis hastalarının bulunduğu nöromüsküler hastalıklar servisinde yatan hastaları takip etme görevi bana verilmişti, sık sık hasta odalarına vizit yapar, ilaç öncesi ve sonrası nörolojik muayenelerini not alırdım. İlk gözlemlediğim piridostigminin ne kadar mucizevi bir ilaç olduğuydu, bu dramatik ama semptomatik yanıt beni oldukça etkilemişti. Bir diğer gözlemim ise yatan hastaların hiçbirinde tibialis anterior kasının etkilenmemiş olmasıydı, bunu daha sonra iki kez tez yapacağım değerli hocam Prof. Dr. Feza Deymeer’le paylaştığımda bana, “Bunu okudun mu, biz daha yeni bir yayınımızda bildirdik bu durumu,” demişti, benimki sadece bir gözlemdi, tabii ki henüz okumamıştım. Bu değerli anı sonrasında asistanlık eğitimim boyunca myasthenia gravis giderek daha fazla ilgi duyduğum bir alan haline gelmişti. 2004 yılında sevgili eşim Prof. Dr. Serdar Tunçer’le gözlemci araştırma görevlisi olarak Amerika’ya gittiğimde yine çok şanslıydım, zira onun plastik cerrahi ve el cerrahisinde ilgili duyduğu alandaki önemli hocalar ile myasthenia gravis konusunda dünyadaki sayılı ve önemli isimlerden olan Prof. Dr. Donald B.Sanders aynı üniversitede çalışıyordu. O dönem yine nöromüsküler hastalıkların değerli isimlerinden Prof. Dr. Janice Massey, Prof. Dr. Robert Bedlack’le çalışma ve birlikte hasta değerlendirme şansım olmuştu. Bu ilgim, 2000’li yılların başında ilk kez tanımlanmış olan MuSK antikoru pozitif Myasthenia Gravis’li hastaları konu alan ve bu grubu diğer seropozitif ve seronegatif myasthenia gravis hastalarıyla karşılaştırdığımız uzmanlık tezimi yapmama da vesile olmuştu, ki bu çalışmamız daha sonra nörolojinin uluslararası literatürünün bilinen iyi bir dergisinde yerini buldu.