Maitreya, Budizm tarihinde ilk yazıya geçirilen kaynaklarda yer alan ve günümüze kadar varlığı zenginleşerek devam eden bir inançtır. Bu süreçte Maitreya, farklı yönleriyle varlık göstermiştir. Maitreya, bazen bir Buda olarak tasvir edilir. Bu durumda Maitreya, Sakyamuni Buda’nın halefidir ve gelecekte ortaya çıkacak olan yeni bir Buda’dır. Bazen Maitreya, bir bodhisattva olarak tasvir edilir. Bu durumda Maitreya, hâlâ aydınlanmaya ulaşmamış bir varlık olarak görülür, ancak bodhisattva olarak nihai aydınlanmayı gerçekleştirmek için çalışmalarına devam eder. Ayrıca Maitreya, bazen bir cakravartin olarak kabul edilir. Cakravartin, bir dünya imparatoru veya evrensel bir hükümdar olacağı anlamına gelir. Bu durumda Maitreya’nın, adalet ve bilgelik ile ülkeyi yöneten bir lider olacağı ve dünyada barış ve refahı sağlamak için ortaya çıkacağı düşünülür.Maitreya, Budizm tarihinde hem Theravada hem Mahayana mezheplerinde önemli bir rol oynamış ve evrensel bir sembol olarak kabul görmüştür. Theravada geleneğinde Maitreya, gelecekte ortaya çıkacak olan bir Buda olarak önemli bir figürdür. Mahayana geleneğinde ise Maitreya, bodhisattva olarak büyük bir öneme sahiptir. Bu iki mezhebin yanı sıra, Maitreya adına hareket eden küçük gruplar da Budizm tarihinde ortaya çıkmıştır. Bazı gruplar, Maitreya’nın şu anda yeryüzünde olduğunu ve onlarla hareket ettiğini iddia etmişlerdir. Modern dönemde, Maitreya inancı etrafında şekillenen etkisiyle yeni dinî hareketler ortaya çıkmıştır. Bazı gruplar, Maitreya’yı merkeze alarak yeni öğretiler ve pratikler geliştirmişlerdir. Maitreya’nın, Budizm’in yayıldığı ülkelerde farklı biçimleriyle etkili olduğu görülmektedir. Güney ve Güneydoğu Asya ülkelerinde, özellikle Sri Lanka, Myanmar ve Vietnam gibi ülkelerde Maitreya, farklı biçimleriyle önemli bir rol oynamıştır. Bu bölgelerde Maitreya, genellikle geleceğin Buda’sı olarak kabul edilmiş ve Maitreya inancı etrafında gelişen ritüeller önemli görülmüştür. Doğu Asya’da, özellikle Çin, Kore ve Japonya gibi ülkelerde de Maitreya’nın varlığı görülmüştür. Ayrıca Maitreya, Budist sanatında ve ikonografide sıkça temsil edilen bir figür olmuştur.Üç bölüm olarak tasarladığımız çalışmamızın ilk bölümünde, Maitreya Buda’nın zamanla ilişkisi, mitik zaman, mistik zaman ve tarihsel zaman açısından ele alınmıştır. Maitreya’nın ne zaman geleceği, henüz yeryüzünde tezahür edip etmediği, kim olduğu gibi sorular, Budistler tarafından oldukça merak edilen ve üzerinde durulan sorular olmuştur. Bu noktadan hareketle Budizm’in, Maitreya Buda’yı merkeze alan son anlatısı ve zaman anlayışının hemen hemen tüm dinlerde bulunan Altın Çağ inancı ve evrende yaşanacak yedi günlük ara/savaş anlatısı üzerinde durulmuştur. Maitreya’nın mistik tecrübenin konusu hâline gelmesi, ilham, meditasyon ve kehanet aracılığıyla bedenlenmeden Budistlere nasıl yol gösterdiği açıklanmıştır. Maitreyalığını ilan eden pek çok kişi, tarihsel zaman başlığında ele alınmıştır. Çalışmamızın ikinci bölümünde, Maitreya’nın nerede veya nereye tezahür edeceği sorularına cevap aranmıştır. Bu bağlamda Maitreya’nın kozmosla ilişkisi üzerinde durulmuştur. Aynı zamanda Maitreya’nın, yeryüzünde tezahür edeceği zamana kadar içinde yaşadığına inanılan Tusita Cenneti ve o geldiğinde yaşayacağı Ketumati incelenmiştir. Maitreya, Kutsal Doğa’nın bedenlenmesi ve kült mekânları açısından ele alınmıştır.Üçüncü bölümde ise Maitreya’nın Budist anlatılarda nasıl yer aldığı, bunun Maitreya imgelerine yansımaları ve Budistlerin ritüel eylemlerinde Maitreya’nın yeri incelenmiştir. Bunların tamamında, Maitreya’nın Budistlerin zihinlerinde veya bilinçlerinde hangi anlam/gerçeklik olarak tezahür ettiği anlaşılmaya ve aktarılmaya çalışılmıştır. Tüm bu çabanın sonunda Maitreya fenome ninin asıl anlamının Nihai Gerçeklik olarak açığa çıktığı ortaya konulmuştur. Tez konusunun ve sınırlarının belirlenmesinden dil, muhteva ve teknik oluşumuna kadar çalışmamın bütün aşamalarında bana rehberlik eden danışman hocam Prof. Dr. Mahmut AYDIN’a; tez izleme komitelerinde verdiği fikir ve önerilerle tezime katkı sağlayan kıymetli hocam Prof. Dr. Cengiz BATUK’a; tez izleme komitemin üyelerinden olup çalışmama, yorumlarıyla katkı sağlayan muhterem hocam Doç. Dr. Kenan AYAR’a; tezimin içindekiler bölümünün oluşum aşamasında önerileriyle tezime katkı sunan değerli hocam Prof. Dr. Burhanettin TATAR’a; 2018 yılının bahar yarıyılında misafir öğrenci olarak bulunduğum Almanya’da Münster Üniversitesi’nde danışmanlığımı yapan saygıdeğer hocam Prof. Dr. Perry SCHMIDT-LEUKEL’a; TÜBİTAK proje yazma eğitimi aldığım ve bilimsel araştırmalarda yöntem yazımı hakkındaki görüşleriyle tezime katkı sunan kıymetli hocam Prof. Dr. İbrahim TURAN’a teşekkür ederim.Bunun yanı sıra tez yazım süresince maddi ve manevi destekleriyle yanımda olan sevgili anne ve babama; ablalarıma ve kardeşlerime teşekkür ederim. Aynı zamanda beni her zaman dinleyen, iyi dilekleriyle moral ve motivasyon sağlayan değerli arkadaşlarıma müteşekkirim. Oldukça uzun süren doktora yolculuğum bana pek çok şey öğretti. Bu yolculuk, sabır, derinlemesine düşünme, düşündüklerimi tasnif etme ve doğru ifade etme gibi noktalarda ilerlememi sağladı. Ayrıca tezimin her aşamasında Maitreya’nın hayatıma dokunan farklı bir yönüyle karşılaştım. Tüm bunlardan ötürü bu yolculuğun bana getirdiği her şeye sonsuz teşekkür ederim.