Biliyorum bu basit bir şeydir ama nasıl olduğunu anlamak için yapacağım şey şudur:Haftada birkaç kez hayatımdaki üç kadın da okula gittikten sonra (bunlardan ikisi öğrenci, biri müdür yardımcısı) spor salonuna gidebilecek kadar şanslıyım. Tam bir saatimi alan bir rutinim var. Koşu bandı, ağırlık çalışması, yer hareketleri. Koşu bandında iPhone’uma Bluetooth yoluyla bağlayıp, Spotify’dan dinlediğim ve benim yarı yaşımdaki erkeklerin beğenmediği ‘egzersiz’ şarkılarımı dinleyebileceğim bir müzik sistemi var. Sonuçta, seçtiğim rutin faydalıdır – fit kalmamda, para yatırdığım çeşitli teknolojinin masrafına gerekçe göstermemde ve en iyi cilt kremlerinin ulaşamadığı bazı yaşlanma belirtilerine karşı savaşmamda bana yardımcı oluyorlar.Spor salonuna Pazartesi, Çarşamba ve Cuma günleri gidiyorum. Saat yediden hemen sonra. Genellikle oradaki tek kişi ben oluyorum. Ama… Bazen öyle olmuyor. Bazen, benden önce giden birileri oluyor ve benim koşu bandımı kullanıyorlar. Kendi müziklerini dinliyorlar ya da televizyonu açıyorlar. Sabah programı. Kanton Çincesi ile. viBiliyorum çok mantıksız. Böyle hissetmemem gerektiğini de biliyorum. Ne de olsa, her şeyi ortak kullanmalıyız. Fakat çok sinirleniyorum, o an en çok istediğim şey, benim makinemdeki kişinin aniden bir hata yapıp koşu bandından düşmesi ve benim de onun yere serilmiş vücudunun üzerinden geçerek hakkım olan yeri almam. Bunun kötü olduğunu mu düşünüyorsunuz? Ben, renkli kalem kutusundaki her kalemi her zaman birebir aynı düzende tutmak zorunda kalan birini bile tanıyorum. Eğer bir kalemi nereye koyduğunu unutursa, kalem bulunana kadar konsantre olması imkânsız. Birisi kalemlerinden birini ödünç almak istese, kaygı nöbeti geçiriyor. Kalemleri karıştırma düşüncesi bile onu dehşete düşürmeye yetiyor!Günlük olaylara karşı bu mantıksız bakış şekli, otizm spektrumunda bulunan bir kişinin penceresinden hayatın nasıl göründüğüne dair sadece çok küçük bir ipucudur. Otizm bir hastalık değildir. ‘Normalden’ (bu her ne ise – hepimiz birçok bakımdan spektrumun bir yerinde bulunuyoruz) farklı olan fakat olayı yaşayan erkek veya kız çocuğa mantıklı ve tamamen anlamlı gelen bakış açısı, düşünme ve cevap verme biçimidir.Otizm spektrumunda bulunan kaç kişi olduğunu bulmaya çalıştığınızda üç şey göze çarpar. Birincisi bunu kimsenin bilmediğidir. İkincisi erkekleri kızlara oranla daha çok etkilediğidir. Üçüncüsü ise, otizmin düşünüldüğünden çok daha yaygın olduğudur, özellikle de son zamanlardaki anlayış bizi ‘otistik’ teriminden uzaklaştırıp ‘spektrum’ kavramı arkasında daha ince bir yaklaşıma doğru ilerletiyorken.Otizm Spektrum El KitabıviiBu kitap, Bağımsız Düşünce’nin, özel eğitim ihtiyaçları dünyasına gerçekleştirdiği, geç bile kalındığını düşündüğümüz ilk atılımıdır. Dr. Samantha Todd’un uzman rehberliği ile okuyucu, ‘otizm bakış açışı’ (onun ifadesiyle) aracılığıyla sadece yaşam için bir anlayış değil, aynı zamanda spektrumda olan çocukların içindeki cevheri çıkarmak için onlara nasıl davranılması gerektiği konusunda da daha iyi bir anlayış kazanacaktır. Ve kim bilir belki de, kendini bu spektrumun içinde bulan, koşu bantlarını, yeşil kalemlerini ya da hayatlarını geri isteyen bireylere yardımcı bile olabilir.