Zengin milletlerle fakir milletler arasındaki fark nedir? Başka bir deyişle, fakirler niye fakir ve zenginler niye zengindir? Zengin olan ülkelerin insanları, fakir ülkelerin insanlarından genetik ve biyolojik olarak daha mı üstündür? Yani, fakirlik ve zenginlik doğuştan, yaradılıştan belirlenen bir kader midir? Dolayısıyla, fakirlerin tek yapabileceği şey kaderlerine razı olmak veya bir yolunu bulup zengin ülkelere göç etmek midir? Bu sorular, aslında sadece fakir ülkelerin vatandaşlarının değil, zengin ülkelerde yaşayan kimselerin de gündeminde ilk sıraları işgal etmektedir. Çünkü fakirlerin sorunları ve diğer ülkelerin zenginliğine ortak olma arayışları ister istemez zenginleri de etkilemektedir. Dünyanın bir kısmı açlıktan kırılır veya sefalet içinde yüzerken, diğer kısımlarının sanki hiçbir şey olmuyormuş gibi hayatına devam etmesi imkânsızdır. Öyleyse, zenginliğin nasıl ortaya çıktığının gerçekçi, ciddi ve inandırıcı bir şekilde açıklanmasına ve zenginliğe ulaşmanın mantıklı ve realize edilebilir bir yolunun geliştirilmesine ihtiyaç var. Sefaletten Zenginliğe, işte bunu yapmaktadır. Herkesin anlayabileceği bir yol ve üslupla, konuyu teknik ayrıntılara boğmadan, kısa vadeli bakışların ve dogmatik yaklaşımların esiri olmadan, zenginliğin bir gen değil, bir siyasî ve iktisadî kültür/örgütlenme sorunu olduğunu açıklamaktadır. Gerçekten, tarih göstermektedir ki, açlık ve sefalet yanında despotizmden kurtulmanın yolu da özel mülkiyetten, serbest mübadeleden, parçalanmış ve sınırlanmış iktidardan, anayasal yönetimden geçmektedir. Sefaletten Zenginliğe, bu hakikatin kısa bir hikâyesidir