İçerisinde yaşadığımız dünya son yüzyıl içerisinde büyük değişim ve dönüşümlere sahneolmuştur. Küresel ısınma ve bunun sonucunda yaşanan iklim değişimleri, savaşlar, yaygınve salgın hastalıklar (domuz gribi, kuş gribi, Covıd-19 vs.), yangınlar vs. bunlardan bazılarını oluşturmaktadır. Kısacası doğa insanoğlu tarafından bilinçsiz ve doyumsuz bir tüketim alanına dönüşmüştür. Oysaki insanoğlunun gelecekteki varlığı ekolojinin dengedeolmasıyla mümkün olabilir. İnsan ve doğa karşılıklı bir barış ve anlayış çerçevesinde hareket ettiği sürece dünya yaşanabilir bir alan haline dönüşebilir. Aksi taktirde doğanın gerçekleri göz ardı edilirse doğa da kendisine karşı gerçekleştirilen her olumsuz faaliyeti,yeryüzünde yaşayan tüm canlılara bir felaket şeklinde iade edecektir. Dolayısıyla insanoğlu mümkün olduğunca oluşabilecek afetleri minimize etmek için doğayla iyi geçinmenin yollarını keşfedebilmelidir. Bununla birlikte son yüzyılda gerek Dünya’da gerek Türkiye’de yaşanan felaketler dikkate alındığında, insanoğlunun afetleri tamamen bertaraf etmek gibi sihirli bir gücü olmadığı da dikkate alındığında; insanoğlunun afetlerle mücadeleetmenin yanı sıra afetlerle yaşamayı da öğrenmesi gerektiği gerçeği de ortadadır. Doğalafetlerin nerede, nasıl, ne zaman gerçekleşeceğini önceden tam olarak kestirmek mümkündeğildir. Buna bağlı olarak doğal afetlerin insan yaşamı üzerindeki olumsuz etkilerini azaltacak fikir ve eylemlere yönelmek çok daha sağlıklı olacaktır.Türkiye’de özellikle son 20 yıl içerisinde yaşanan doğal afetler (depremler, yangınlar, sel ve taşkınlar, heyelanlar, çığ vb.) dikkate alındığında ülkemizde yaşayan insanların da doğal afetlerle yaşamayı ve doğal afetlere karşı risk azaltıcı fikir ve eylemleriyaşamlarında tatbik edebilmeyi öğrenmeleri gerekmektedir. Özellikle 23 Ekim 2011 VanDepremi; 24 Ocak 2020 Elazığ Depremi; 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş Depremi; 28Temmuz 2021’de Antalya’nın Manavgat ilçesinde başlayıp daha sonra Türkiye’nin birçokiline yayılan “orman yangınları”; Temmuz 2023 tarihinde Karadeniz Bölgesinde yaşanan“sel ve heyelan” olayları; 2020 yılının şubat ayında Van ilinin Bahçesaray ilçesinde yaşanan “çığ felaketi” bu gerçeği yeniden ortaya koymuştur.Afet bilinci gelişmiş toplumlarda afetlerle mücadele etme olasılığı daha fazladır.Sosyal Bilgiler dersi toplumda bu bilincin oluşmasında şüphesiz önemli misyona sahipderslerden biridir. Bireylerin oluşabilecek afetlerle ilgili, afet öncesinde; afet sırasında veafet sonrasında yapması gerekenleri bilinçli ve doğru bir şekilde yapması, oluşabilecekpotansiyel olumsuz etkileri en aza indirgemede katkı sunacaktır. Sosyal Bilgiler dersi öğretim programı incelendiğinde doğal afetler konusu ile ilgili farklı öğrenme alanlarındayer alan pek çok kazanımın bu işlevi yerine getirdiği görülmektedir. Bu kitabın SosyalBilgiler öğretim programının sahadaki uygulayıcıları olan Sosyal Bilgiler öğretmenlerinedoğal afetler konusunun öğretiminde yardımcı olacağı düşünülmektedir. Etkinlik ağırlıklıbir çerçevede dizayn edilen bu kitap Hakkari ilinin Yüksekova ilçesindeki X ortaokulundan, İzmir’in Konak ilçesinde yer alan Y ortaokuluna; Trabzon’un Yomra ilçesindeki Aortaokulundan, Adana’daki B ortaokuluna kadar uzanan geniş bir coğrafyada görev yapanivSosyal Bilgiler öğretmenlerine ciddi bir maliyet ve materyale ihtiyaç duymadan “Doğal Afetler” konu başlıklarının öğretiminde kolay, anlaşılır, eğlenceli ve öğretici bir ortam oluşturarak konuların en iyi şekilde öğretilmesine yardımcı olacağı düşünülmektedir. Doğal afetler konularının öğretiminde başucu kitabı olarak nitelendirebileceğimiz bu eserin Sosyal Bilgiler Eğitimi alanına katkı sunacağı varsayılmaktadır. Kitabın ete kemiğe bürünmesinde özverili ve titiz çalışmalarıyla katkı sunan akademisyen ve öğretmenlerimize teşekkür ederim. Sorumluluk sahibi doğaya ve insanlığa karşı duyarlı bireylerin ancak başarılı bir Sosyal Bilgiler öğretimi ile gerçekleşeceğine inanan bir birey olarak bu eserin ilgili tüm paydaşlara faydalı olmasını temenni ederim.