Bu yapıt bir denemedir; bilimsel, sanatsal, felsefî bir deneme… oluşmasında binlerce düşünürün, sanatçının, bilim adamının, katkısı vardır. Yalnız onların mı? Hayır… bana gerçek dostluğu, içtenliği, güzeli, iyiyi, doğruyu, erdemi gösteren; karda, kışta, boranda beni sırtında otuz kilometre “of” bile demeden taşıyan Eşkıya Ebubekir Ağa; tek göz evini, yağsız darı çorbasını, sevincini, üzüntüsünü benimle paylaşan, geceleri üstümü örten, bir bardak sütü başımdan hiç eksik etmeyen annelerin annesi Fatma Ana; kara gözlerini ve saçlarını unutamadığım, bana çocuk, insan, doğa sevgisini aşılayan, tüm çırpınmalarıma rağmen ölümden kurtaramayıp Anadolu’nun bir dağ köyünde karların altına gömdüğüm, her an sorumluluğumu anımsatan Küçük Anşa; geceler boyu birlikte yürüdüğümüz, tartıştığımız, ağlayıp güldüğümüz, sımsıcak binlerce yürek ve beyin taşıyan Leyla İdris; “Canavar seni paralamasın…Bir oğul daha yitirmek istemiyoruz!..” deyip geceleri beni korumak için çocuklarını arkamdan gönderen Apuşoğlu ve Koç aileleri; bana sevgi, bilgi, özgürlük dolu sımsıcak bir yuva sağlayan büyük babam, büyük annelerim, babam, annem, ablalarım, ağabeyim, kardeşlerim, halalarım, amcalarım, yengelerim, yeğenlerim, özellikle maddi ve manevi hiçbir fedakarlıktan kaçmayan sevginin, dürüstlüğün, erdemin, sabrın, timsali eşim Nebahat ve oğlum Serdar; her sabah beni ziyaret eden, iyiliğin, güzelliğin, doğruluğun, içtenliğin en ince örneklerini veren, bana “Canım babam!..” diye seslenen, bu yapıtı baştan aşağı okuyup eleştiren araştırma görevlisi Zuhal Kargı; “Kitabı ne zaman yazmaya başlayacaksın, ne zaman bitecek, hangi bölüme dek geldin, ne zaman okuyacağım?” diyen ve “kılı kırk yararcasına” yapıtı okuyup, çelişkileri bulup düzelten Nesrin Türkarslan;beni yüreklendirip destekleyen, “Bu yapıt mutlaka bitmeli, dipnotlar eksik, bu konularda tekrar var, onları giderelim!..” gibi BİRİNCİ BASKIYA ÖNSÖZviöneriler ileri süren, özdeyişler getiren, zamanını, emeğini, yapıtın eksiksiz çıkması için harcayan Demet Genç; hastalığım sırasında beni bekleyen, bana “manevi babam!..” diye seslenen kızım Suna Gürakan; böbreğini vermeye kalkan, sıkıntılı, acılı, sancılı, anlarımda beni hiç yalnız bırakmayan, iyi, güzel, dürüst insan Araştırma Görevlisi Fatma Sabiha Kutlar; anlayışın, hoşgörünün, sabrın beyni ve yüreği Zerrin Güler; iyinin, doğrunun, erdemin ne olduğunu bana yaşatarak öğreten Gülseren Ocak; Tahir Ağa, Nilüfer ve Canan Yenge, oğullarım Rıdvan Dansuk, Orhan Suadiye, Recep Can Şen, Mustafa Türkeş, Akın Acar ve binlerce öğrencim; hele bir adım gidince bana on adım gelen binlerce öğrencim olmasaydı, bu yapıtın bir sözcüğünü bile yazamazdım.Bunlara karşı bana acı çektiren, sıkıntı veren, işkence eden, ettiren, beni ihbar eden, yargılayan, aldatan, öldürmek isteyen insanların da tutarlı davranışlar kazanmamda katkıları vardır. Onlara da sevgi ve saygı duyuyorum; çünkü hatasız insan olmadığı gibi, tümüyle kötü insan da yoktur. Kişiler hatalı davranabilirler, yalan söyleyebilirler, kötülük yapabilirler; ama her durumda insandırlar. Yani bizim bir parçamızdırlar. Hangimiz bu tür duygulardan birini, ya da birkaçını duymadık, yapmadık? Önemli olan yanlışı, tutarsızı görüp onu düzeltmeye çalışmaktır. Bunun için insana ulaşmak gerek. Her insana ulaşmanın en az bir yolu olabilir. Bunlardan biri ve en etkilisi de bence sevgi yoludur. Onun için tüm varlıklara her durumda beynimi, yüreğimi sonsuz bir sevgiyle açıyorum.Bu denemenin kusursuz çıkması için, zamanlarını ve emeklerini harcayan, bana yol gösteren, yardımcı olan, eleştirileriyle katkıda bulunan, Doç. Dr. Ekrem Aksoy, Doç. Dr. Ayşe Kıran, Dr. Nuray Senemoğlu’na sevgi, saygı ve teşekkür borçluyum. Yapıtta bulacağınız doğrular, iyiler, güzellikler, tutarlılıklar, erdemler tüm bu insanların ve sevgili okuyucu sizin ürününüzdür. Yanlışlar, eksikler ve kusurlar ise benimdir