İnsanlar tarih boyunca, edindikleri tecrübeleri ve yaşam biçimlerine ait unsurları kendilerinden sonra gelen kuşaklara aktarma ihtiyacı hissetmiştir. Bu ihtiyaç kimi zaman folklor gibi sözlü gelenek unsurlarıyla kendini gösterirken, kimi zaman ise görsel sanat unsurları, tarihsel nitelik taşıyan yapılar ve sit alanları şeklinde kentsel yaşamın vazgeçilmez bir parçası olarak karşımıza çıkmaktadır. Kültürlerin yaşatılması ve kültürel miras varlıklarının korunması önemli bir konudur. Özellikle küreselleşmeyle birlikte koruma kavramı, her geçen gün daha evrensel bir nitelik kazanmaktadır. Koruma tartışmalarında ise yeni boyut “neyin korunacağı, neden korunacağı ve nasıl korunacağı” olmaktadır. Bu sorular ise koruma yaklaşımlarında “alan yönetimi”, “kültürel miras yönetimi”, “yerinde koruma” gibi yeni kavramları gündeme getirmektedir. Alanyazına bakıldığında kültür ve koruma kavramları üzerinde yapılan çeşitli çalışmalar bulunmaktadır. Farklı disiplinlerce konuya getirilen çeşitli yaklaşımlar bulunmaktadır. Fakat kamu yönetimi literatüründe kültürel miras yönetimi kapsamında kültür, kültürel mirasın korunması, kentsel koruma ve alan yönetimi gibi kavramlar özelinde yapılan çalışmaların oldukça sınırlı ve yetersiz kaldığı gözlemlenmektedir. Bu sebeple doktora tez öğrencim olan Batuhan Mumcu’nun hazırladığı bu kitap çalışmasının literatürdeki boşluklardan birini doldurabilecek nitelikte olduğunu ifade etmek yerinde olacaktır. Alan yönetimi kavramının Alan Başkanlığı uygulamaları üzerinden ifade edildiği bu çalışmanın, kamu yönetimi anlayışına katkısı bakımından oldukça özel bir yerde durduğunu söylemek mümkündür. Kamu yönetiminde, bir yönetim modeli olarak “alan yönetimi” anlayışını ve idare teşkilat yapılanması anlamında da “Alan Başkanlığı” modelini inceleyen ilk örneklerden birini oluşturması itibariyle önem taşıyan bu çalışma kapsamında, Alan Başkanlığı uygulamalarının avantajları ve dezavantajları anlaşılmaya çalışılmıştır. Bu kitap çalışması, Alan Başkanlıklarının etkinliklerinin ölçülmeye çalışılması, uygulamadaki eksiklerin ortaya konulması ve uzun vadede yapılacak yeni çalışmalara ışık tutması açısından da ayrıca önem taşımaktadır. Kitabın birinci bölümünde kültür, kültürel miras ve alan yönetimi kavramları detaylarıyla ve sade bir üslup kullanılarak anlatılmıştır. Özellikle koruma anlayışı çerçevesinde yapılan tanımlamalar, uygulama örneklerinin temellendirilmesi bakımından anlaşılır ölçekte olmaktadır. İkinci bölümde korumaya yönelik uluslararası düzenlemeler, alanda faaliyet gösteren uluslararası kuruluşlar ve alan yönetimine ilişkin evrensel örneklere yer verilmiştir. Uluslararası koruma anlayışının temelleri ve küresel ölçeklerinin anlaşılması bakımından verimli bir kaynak olduğunu ifade etmek mümkündür. Üçüncü bölümde öncelikle koruma faaliyetlerinin Türkiye’de ki gelişim süreci ve korumada aktif rol oynayabilecek paydaşlar anlatılmıştır. Ardından Türkiye’de ki Alan Başkanlığı uygulamalarının mevzuatlarına yönelik bir inceleme yapılmıştır. Son olarak ise, yapılan saha araştırması genel hatlarıyla anlatılarak, araştırma bulgularının değerlendirilmesi yapılmıştır. İlgili konu başlıkları üzerinden yapılan değerlendirmeler sonucunda, araştırmanın yürütüldüğü iki farklı uygulama modeli üzerinden etkinliğin ölçülmesi, benzerlikler ve farklılıklar anlaşılmaya çalışılmıştır. Bu süreçte büyük emek gösteren öğrencim Batuhan MUMCU’ya teşekkür ediyor ve çalışmanın uzun vadede yapılacak olan yeni çalışmalara ışık tutmasını temenni ediyorum.